Samos, Sakız, Midilli derken Thassos’a gitmeden olmaz dedik ve bir cesaretle bayram tatilinde yola düştük. İpsala sınır kapısından çıkarak kendi aracımızla gittik. İyi ki de gitmişiz, çok beğendik. Adada 5 gece geçirdiğimiz bu gezide neler gördüğümüzü anlatalım.
Aradığı konuya daha hızlı gitmek isteyenler aşağıdaki listeden seçim yaparak ilgili konuya atlayabilirler.
- Thassos adasında konaklama
- Thassos adasının plajları
- Thassos adasının köyleri
- Thassos adasının haritası
Arabayla adaya gidiş
Yurtdışına arabayla çıkmayı daha önce Sakız ve Bulgaristan gezilerimizde detaylı şekilde anlattığımızdan, burada tekrar etmeyeceğiz. İstanbul’dan İpsala sınır kapısına gidiş 3 saat kadar sürüyor. Döneme ve saate göre değişen bir sürede sınırları geçtikten sonra Yunanistan’ın geniş ve boş otoyolunda 2 saat kadar yol almanız gerekiyor.
Otoyolun uzunca bir kısmı ücretsiz ancak Thassos’a varmak için kullanacağınız kesiminde 2.40 € ödemeniz gereken bir gişeden geçiliyor, bu nedenle yanınızda bozuk olmasa da bir miktar euro bulundurmanızda fayda var.
Thassos’a hem Kavala’dan hem de Keramoti’den feribot seferleri var. Kavala hem daha uzakta hem de seferler daha seyrek, bu nedenle Keramoti’den geçmek daha mantıklı. Keramoti’ye varmak için otoyolda Xanthi (İskeçe) çıkışlarını geçtikten 20-30 km kadar sonra tabelalardaki yazıları takip etmeniz yeterli. Otoyoldan çıktıktan sonra da, feribota kadar tabelalarla rahatlıkla geliniyor.
Feribotlar oldukça sık ve kısa arabalar için 16 €, uzun arabalar için 20 €, kişi başı da 3.50 € olan biletler sadece limanda feribota binmeden önce alınabiliyor. Feribotlar oldukça büyük ve güverte altına da araç aldıklarından kapasiteleri oldukça yüksek.
Biz gelir gelmez feribota binsek de, Keramoti limanında zaman geçirmek için birçok imkanın bulunduğunu hissettik.
Feribotun adaya varması 45 dakika kadar sürüyor. Gümrük geçişleri ve beklemeleri de dahil ettiğinizde adaya toplam gidiş süresinin toplamda 7-8 saati rahatlıkla bulacağını söylemek isterim. Ancak bu kadar yoldan sonra varacağınız yer emin olun buna değer.
Thassos, çevresi yaklaşık 90 km olan ve tümünü arabayla rahatça 1.5-2 saatte dönebileceğiniz temiz yollara sahip bir ada. Keramoti’den gelen feribot, adanın kuzeyindeki adaya adını veren Thassos kentine yanaşıyor.
Thassos adasında konaklama
Adanın her tarafında konaklamak mümkün. Ancak görülmesi gereken koylar, yakında bol market olması, civarda birçok tavernanın bulunması gibi kriterler düşünüldüğünde seçenekler azalıyor. Kuzeyde Thassos civarında, doğuda Chrisi Ammoudia (Golden Beach) civarında, ya da güneyde Limenaria civarında kalmak seçenekler arasında. Denize girilecek yerleri de ileride anlatacağımızdan, size en uygun yeri seçmeniz kolay olacaktır. Biz Limenaria civarını tercih ettik ve ilk 3 geceyi geçireceğimiz Thassos’tan 40 km kadar uzakta bulunan Potos’taki otelimiz Studios Panagiota‘ya yaklaşık 50 dakikalık bir sürüşten sonra vardık.
Potos, küçük ve kalabalık bir limanı olan, bolca kafe, taverna, fırın, market ve mağaza bulunan sevimli bir köy. Samimi ve güleryüzlü halkıyla, bol yiyecek seçeneği ve lezzetli tavernalarıyla bize adanın en güzel yerini seçmiş olduğumuz hissini verdi. Köşedeki mısırcıdan akşamları haşlanmış mısır almak ve hatta yıllar sonra çarpışan arabalarla karşılaşmak bizi evimizde hissettirdi.
Son iki gecemizi ise, Limenaria’daki Konstantinos Beach 1 adlı tesiste geçirdik. Bu tesis denize sıfır olduğundan daha keyifliydi ama Limenaria’yı Potos kadar çok sevemedik. Sahile sıralanmış evler ve otellerden oluşan, daha yokuşlu, büyükçe bir kent.
Burada da birçok market, taverna, fırın ve mağaza mevcut ama daha sıkışık ve yokuşlu bir kent.
Thassos adasının plajları
Gelelim adanın en sevdiğimiz yanına. Eylül ortasında gittiğimiz halde ılık bir denizle karşılaştığımızdan mı, neredeyse her köşe başında müthiş bir koy olduğundan mı bilmiyoruz ama bu ada deniz konusunda çok bol seçenek sunuyor. Tümüne gidememiş olsak da gittiğimiz sırayla plajları anlatalım.
Notos
Yanı başında adanın beş yıldızlı otellerinden birisi bulunan sakin bir koy. Yolun kenarına arabanızı parkedip denize doğru taşlık bir patikadan yokuş aşağı inmeniz gerekiyor.
Bir miktar şezlong bulunuyor, kiralayan amca bir köşede oturuyor ve tesis yok. Pırıl pırıl bir deniz, sahil ve deniz ince kum, balıklar etrafınızda yüzüyor ve şnorkel kullanmasanız bile onları görebiliyorsunuz. Çok derin değil ve ılık. Sağ ve soldaki kayalık kesimlerde bolca balık görebilirsiniz.
Hemen belirteyim, biz yine katlanır sandalyelerimiz ve şemsiyemizle gittik, o nedenle boş şezlong bulma derdimiz olmadı. Hazırlıksız iseniz erken gitmenizi tavsiye ederim.
Agia Anna
Notos’un bir kilometre kadar ilerisinde, yine yolun kenarına parkedip bir miktar yürünerek inilen ve çok etkileyici bir koy. Yoldan bakınca ağaçların arkasında bir güzellik olduğu hemen belli oluyor.
Bir özel mülkün çitlerinin kenarındaki patikadan aşağıya indiğinizde denizin müthiş rengiyle karşılaşıyorsunuz.
Yunanistan’da sahili kapatmak kimsenin hakkı olmadığından, koyu sarmalayan dev bahçenin kenarından yürüyerek koyun kumsalına ulaşabiliyorsunuz. Yine üç beş şezlong var, yine kiralayan bir amca var ve yine tesis yok. Ama muhteşem bir deniz var.
Etraftaki çam ağaçlarının altında gölge bulmanız kolay. Plaj ve deniz kum, derin değil, su pırıl pırıl ve kenarlardaki kayalıklar çok renkli. Yüzmesi ve zaman geçirmesi çok keyifli bir yer. Muhtemelen rüzgarlı havalarda bile sakinliğini koruyordur.
Psili Ammos
Her yunan adasında olduğu gibi, kumsalı büyük olan bir Psili Ammos da burada var. Ama iğne atsan yere düşmeyecek, popüler olduğundan arabayı park edeceğiniz yer bulmakta zorlanacağınız, tesisi olan, bol şezlonglu bir plaj.
Durduk, baktık ve koşarak uzaklaştık. Sadece kum olduğunu ve kalabalık olduğunu hatırlıyoruz.
Astrida (Astris)
Psili Ammos’tan bir kilometre kadar ileride, uzunca bir sahil. Sakin insanların tercih ettiği, çok güzel bir tavernası olan, bol şezlong ve şemsiye olan ama kalabalık olmayan bir plaj.
Sahili kum ama deniz iri taşlı. Deniz ayakkabısı tavsiye edilir. Su biraz serince ve çok keyifli değil ama yine de pırıl pırıl. Tesis olsun diyenlerdenseniz Psili Ammos’a gideceğinize buraya gidin deriz. Tavernadan içecek bir şeyler aldığınızda ya da yemek yediğinizde elbette şezlonga ücret ödemiyorsunuz.
Arsanas
Muhteşem bir koy. Astris’ten 4-5 kilometre kadar doğuda yolun dağın tepesinden geçtiği bir noktada aşağıda görünüyor ve sizi davet ediyor. Ormanın içinden küçük bir tabelayla sağa ayrılıyorsunuz ve önce uzaktan Livadi plajını görüyorsunuz.
Ama asıl amaç orası değil, biz gidip görmedik bile. Yol sola kıvrılarak hafif tepeye çıkıyor ve bitiyor. Arabanızı bir köşeye bırakarak taşlara çizilmiş okları takip etmeye başlıyorsunuz. Adadaki en yaman plaj inişi burada.
Bu merdivenlerden indiğinizde, yukarıdan görmüş olduğunuzdan çok daha güzel bir koyla karşılaşıyorsunuz.
İki şezlong ve bir şemsiyeyi 5 €’ya kiralayıp az yukarıdaki derme çatma tesisten frappenizi alabilirsiniz. Plaj kum, deniz ise taşlık. Ancak yukarıdaki resimde de görüldüğü gibi denizin girişine rahat yürünebilsin diye ince bir patika yapmışlar, dolayısıyla deniz ayakkabısı olmadan rahatlıkla girilebiliyor.
Deniz hızla derinleşiyor ve birazcık serin. Ancak bir şnorkelci için cennet denebilecek kadar güzel bir yer. Deniz dibinde kocaman kayalar, bol balık, uzun bir görüş mesafesi ile özellikle sol taraftan açık denize kadar gidesiniz gelir. Sağ taraf da güzel ancak Livadi’ye doğru gittikçe biraz bulanıklaşıyor. Denizden çıkmak istemeyeceğiniz muhteşem bir plaj, kesinlikle gitmeye değer.
Marble Beach
Bir efsaneye göre yolu çok kötüymüş, gitmeye de değmezmiş. Sakın inanmayın, muhakkak gidin. Yolu sadece biraz tozlu, arabanıza zarar vermez. Aşağıda bozuk denen yolun neye benzediğini görebilirsiniz.
Bu görüntü Thassos’tan Panagia’ya giderken sola ayrılan yoldan. Makriammos üzerinden de gelen bir yol varmış, onu bilmiyoruz. Siz bizim yoldan gidin, rahat edin. Ana yol üzerinde büyük mermer blokların üzerindeki Marble Beach yazılarını takip ederek gidebilirsiniz. Yolun sonunda varacağınız cennet şöyle bir şey.
Evet, kalabalık ve müzik var ama böyle bir güzellik her yerde bulunmaz. Sadece plaj değil, denizin içi de bembeyaz mermer tanelerinden oluşuyor. Çok değişik bir yer. Deniz ılık ve çabuk derinleşiyor, şnorkel için çok uygun değil ama denemek lazım, çok enteresan. Mermer tanelerine basmak ve denizi bembeyaz görmek gerçekten çok garip.
Şunu da söylemeden geçmeyelim, burada yiyecek satan bir tesis yok ancak içecek ve şezlong bulabilirsiniz. Gidin, üşenmeyin.
Porto Vathy
Aslında Marble Beach’in yan koyu. Hatta yukarıda bahsettiğimiz yol önce buraya geliyor, sonra Marble Beach’e geçiliyor. Biz bu koyda denize girmedik ama Marble’da bir kez denize girip, gelip burada uzun süreli kalınabilir.
Burada hem tesis var, hem de daha geniş bir yer. Az çok da denizi mermer taşlı. Diğer yandan, Marble’dan çıkarken de bu koydan geçip dümdüz devam edilen yolu kullanabilirsiniz. Bu yol da yine biraz tozlu ama çok güzel manzaralara sahip.
Golden Beach
Uzun bir plaj. Biz denize girmedik, sadece Marble Beach çıkışında içinden geçtik. Sahile inip bakındık. Kaldığımız bölgeye çok ters olduğundan zaman geçiremedikse de en azından bir fotoğrafını koyalım dedik.
Sığ görünüyordu. Aslında bu bölge, bizim kaldığımız güney bölgenin alternatifi. Biraz daha ilerideki Paradise Beach ile beraber bu bölge uzun kum plajları ile ünlü. Çok sayıda konaklama tesisi de bulunmakta. Bu tarafla ilgili çok bilgi veremedik çünkü diğer yazılarımızı okuyanlar bilirler, uzun kumsallardansa küçük koyları daha çok severiz.
Plajları burada bitirirken, bir gün de kuzeyde, Thassos’un batısında, ünlü La Scala plajının bir kaç koy yanında denize girdiğimizi belirtelim. Güzeldi, biraz serindi, ama güney kadar şahane değildi. Ne tarafta kalacağınızı planlarken işinize yarayabilir. La Scala’ya gitmedik, sosyal imkanları belli ki çok güzel ancak yorum yapamıyoruz.
Thassos adasının köyleri
Thassos gittiğimiz diğer Yunan adaları gibi değil. Çok fazla dolaşacak köy yok. Potos ve Limenaria’yı konaklama bölümünde biraz anlatmıştım, burada bir de Limenaria’da gün batımını göstereyim, biraz daha hissedersiniz.
Bir de her gelenin gitmesi gerektiği söylenen bir köy var. Aşağıda anlatalım.
Panagia
Zamanınız varsa gidin. Başka Yunan adasının, hatta Gökçeada’nın rum köylerini görmediyseniz gidin. Tipik bir rum köyü neye benzere en yakın köyü görmek için gidin.
Biraz sokaklarında dolaşın, arabanızı park etmenin zor olduğu belki de tek köyü görmüş olun. Ara sokaklardan aşağıdaki Golden Beach manzarasını görmeden dönmeyin.
Ama sakın ünlü denilen ve her giden yemeli denen oğlak çevirme ve kokoreçi yemek için gitmeyin. Kuyrukta masa beklemek ve sonra da arılardan kaçınarak çok da müthiş olmayan bir yemeği yemek zorunda kalırsınız. O kadar ki, garson masanıza tabakları atarcasına bırakır, içkinizi getirmeyi unutur, hatırlattığınızda bahçeden içeriye bağırarak söyler. Açık söylüyorum, şu aşağıdaki görüntü hiç de umulan lezzeti barındırmıyordu.
Thassos adasında ne yenir?
Diğer ada yazılarımızda çok uzun anlatmıştık ancak bu sefer çok kısa geçeceğiz. Çok net. Aşağıda gördüğünüz yenir.
Özetle, Thassos merkezinde Mouses çok iyi, Potos’ta Taverna Irene çok iyi, yukarıda dediğim gibi Panagia’da Elena kötü, Limenaria’da Ağkistri muhteşem. Yukarıdaki resim oradan. Limenaria merkezden 400 metre kadar batıda, sahilden yürüyün bulursunuz. Buralara gidebilirsiniz, gördüğünüz bir yerde de yiyebilirsiniz. Biz oğlak haricinde kötü bir şey yemedik.
Son Söz
Öncelikle bu kadar çok yerden bahsetmişken adanın bir haritası üzerinde nerelerden bahsettiğimizi gösterelim.
[geo_mashup_map]
Thassos adası gezdiğimiz diğer Yunan adalarından çok farklı. Öncelikle çok yeşil. Sahil yolunun orman içinden geçmesi büyük bir fark. Neredeyse her adım başında bir başka güzel koyla karşılaşabilirsiniz. Merkezleri bizim tatil merkezlerimize çok benziyor. Türk turist kadar Bulgar, Romen ve Slovak turist var, dolayısıyla pahalı değil. Yeme içme konusunda basit alternatifler de mevcut ve birçok pastane bulunuyor. Biz çok rahat ettik.
Ufak bir eksik ise adada birçok market olsa da büyük market yok. Ancak neredeyse her ihtiyacınızı bu marketlerden karşılayabilirsiniz. Bir de pek ATM cihazı görmedik, yanınızda nakit bulundursanız iyi olur. Kredi kartı ise neredeyse her yerde geçiyor.
Biz bu adayı gerçekten çok sevdik. Eylül ayında bile deniz ılıktı ve çok yeşildi. Gidilecek birçok yeri, mesela Giola’yı ve Archangel manastırını göremedik ama elbet tekrar geliriz.
Adadan dönüşte yine limana gidip ilk feribota bindik. Bayram dönüşü olsa da çok beklemek zorunda kalmadan rahatça karşıya geçtik.
Sonrası geldiğimiz gibi otoyoldan dönüş ve İpsala. Ancak burada anlatmasak da, dönüşte yol üzerinde olan Dedeağaç’a uğrayıp son bir ahtapot yemeyi de ihmal etmedik. Siz de deneyebilirsiniz.
Gürkan, Eylül 2016
Yunanistan ile ilgili diğer yazılarımıza da göz atmak isterseniz buyrunuz ⇒ Yunanistan Yazıları