Etiket arşivi: topkapı sarayı

Kız Kulesİ

Döner durur 360 derece de yine doyamaz bakmaya, seyreder yedi tepeli hengameyi, seyreder Ayasofya’yı, Sultan Ahmet’i, Topkapı Sarayı’nı, Galata Kulesi’ni de kime aşık bilinmez, bilinmez ona bakmak için mi dizilmiştir tüm bunlar önünü sıra, belli ki sevdadandır yıllarca uzaktan uzağa…

kiz kulesi 2

Herkes görsün beni diye gelip kurulmuş orta yerine İstanbul’un,  elini uzatsan değecek sanki, o kadar yakın ama hızla akar bu şehir önünden, bakar bakar gideriz de durmayız güzelliğinden.

kizkulesi 2a

“Bu şehr-i Sıtanbûl ki bî-misl-ü behâdır / Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedâdır”

Bu İstanbul şehri ki misli benzeri yoktur / Bir taşına bütün Acem mülkü fedadır

Nedim

Şairimizin tüm İran’ı feda ettiği yer işte burası, her gün ıkına sıkıla, oflaya puflaya geçen hayatlarımızın yeri, hızla akan zaman sanki bu şehirde daha da hızlı… Peki duruyor muyuz hiç? Şöyle bir bakıyor muyuz etrafımıza? Bugün durduk ve şöyle bir baktık, gözümüzün önündeki güzelliğe sadece bakmışız yıllarca ve İstanbul’da yaşayanlar için keyifli bir gün, İstanbul dışından gelecekler için kesinlikle unutamayacakları bir gün gezisi…

İşte bu şehri yaşanılır kılan şeylerden biri daha… Kız Kulesi.

Üsküdar  – Harem arasındaki Salacak sahilinin tam karşısında bulunan Kız Kulesi’ne ulaşım her zaman çok hızlı olamayabilir ama nispeten rahat bir yolculuk yapacağınız da muhakkak. Zira Üsküdar’a hem vapur hem de motorla denizden ulaşım, otobüs, minibüs ve marmaray ile de karadan ulaşım mevcut. Ayrıca Harem’e feribotla geçebilir, yaya olarak Salacak’ı yürüyerek Kız Kulesi’nin önüne kadar gelebilirsiniz. Buradan motorlar sizi kuleye sevk ediyor. Bu motorların saatini denk getirebilirseniz Kabataş’tan geleni de mevcut.

kız kulesi 3

Aracınızla gelirseniz park yeri sıkıntısı çekersiniz. Şansınız varsa sahil yolundan ayrılıp iç kesimlere girip yer bulabilirseniz aracınızı park edebilirsiniz. Benim önerim özellikle Avrupa yakasından geliyorsanız toplu taşımayı kullanın.

Yetişkinler için 20 TL, 60 yaş üzeri ve öğrenciler için de 10 TL ücret ödeyerek kuleye ulaşıyorsunuz.

kız kulesi 1

1995 yılında restorasyon faaliyetine girişilen kule Hamoğlu Holding’e 49 yıllığına kiralanmış ve gündüzleri müze, akşam saat 20:00’den itibaren de restoran olarak 2002’de hizmete açılmış. Aslında 2000 yılında restorasyon tamamlanmış ama özel bir şirkete verilmesi ve yapılan çalışmanın tarihi yapının mimarisi ile ilgili açılan davalardan dolayı 2 yıl gecikmeli olarak açılmış.

kız kulesi 10

Kule özel statüsü sebebi ile halka kapalı olarak işletilemiyor. Biz restoran bölümünü kullanmadığımız için burası ile ilgili bir bilgi veremeyeceğim ama bu linkten bakabilirsiniz.

kız kulesi 4

Kulenin tarihi ile ilgili bir sürü söylenti ve efsane var. Kulenin terasına çıkarken katlar arasında bu efsanelerle ilgili resim ve bilgiler mevcut. Ayrıca ayrıntılı olarak buradan okuyabilirsiniz.

kız kulesi 5

En bilindik efsane Hero ve Leandros isimli gençlerin hikayesi. Hero, Üsküdar sırtlarındaki Afrodit tapınağında rahibedir ve evlenmesi yasaktır. Leandros bir tören için tapınağa geldiğinde birbirlerine aşık olurlar ama nasıl kavuşacaklardır. Hero Üsküdar’da Leandros ise boğazın karşı kıyısındadır. Leandros bir gece Hero’yu düşünüp boğazı seyrederken kulenin tepesinde ışık yandığını görür. Sevgilisi meşale ile ona yol göstermektedir. Yüzerek boğazı geçer ve kulede birbirlerine kavuşurlar. Her akşam süren bu sevişmeler, fırtınalı bir havada felakete dönüşür. Hero’nun elindeki meşale  rüzgardan söner ve Lenandro yolunu bulamayarak boğulur. Sabah sevgilisinin ölmüş bedenini gören Hero da boğaza atar kendini.

Bu efsaneler dışında, Battal Gazi’nin “atı alan Üsküdar’ı geçti” efsanesi, yılanlı efsane, aslanlı efsane ve şair Nazım Hikmet’e ait bir efsane de vardır. Ziyaretinizde bunlara ulaşabilirsiniz.

kız kulesi 6

Kızkulesi’nin asıl yapım amacı tam bilinemiyor ama 2.500 yıldır İstanbul’u seyrettiği tahmin ediliyor. Sanırım tüm tarihin canlı tanığı diyebiliriz bu mükemmel yapıya. M.Ö. 341 yılından itibaren mezar, kule, kale, depo, radar, su deposu, boğazdan geçen gemilerden vergi alınan bina olarak kullanıldığı belirtiliyor.

kız kulesi 8

Biz hızlıca geçerek tekrar kulenin bugününe dönüp katlar arasında gezmeyi sürdürüyoruz.

kız kulesi 9

Sanki Galata Kulesi’ne çıkıyormuş gibi uzun sürüyor çıkışımız çünkü her pencerenin önünde durup çekiyoruz manzaranın doyumsuzluğunu içimize, burası öyle bir duygu veriyor ki size sanki kaçmaması gerek hiç bir bakışın yoksa eksik kalacak bu şehre ait güzel izleniminiz.

kız kulesi 7

Kulenin en üst bölümünde teras ve kafe var. Kafede sıcak, soğuk içecekler ile atıştırmalıklar normal fiyatlardan satılıyor. Ayrıca arzu ederseniz içki servisi de var. Terasa adım attığınızda 360 derece olarak İstanbul’un doyumsuz manzarası ile karşı karşıyasınız.

kız kulesi 15

Nereden seyretmeli seni güzel İstanbul, nereden dinlemeli gözlerimiz dört açık. Döndükçe tüm boğazı seyrediyoruz keyifli keyifli. Yanımızdan geçiyor boğazın beyaz martılı işçileri…

kız kulesi 13

Bulunduğumuz yerin coşkusu ile el sallıyoruz, bulunmak istedikleri yer olarak karşılık alıyoruz insanlardan. Gülümsüyoruz karşılıklı.

kız kulesi 14

Her yerden fotoğraflar çekerek tamamlıyoruz 360 derecelik seyrimizi. Ne kadar baksak tadı yine de damağımızda kalarak.

kız kulesi 12

Çayımızı yudumluyoruz. Gitme zamanı gelmesin istiyoruz. İstiyoruz ama yeni insanları taşıyor motorlar, dedik ya hızlı akıyor bu şehirde zaman. Kız Kulesi bir an için durdursa da hayat koşuyor yanı başımızdan. Atıyoruz hafıza torbalarımıza yeni bir anımızı, daha keyifle döneceğiz artık hayatımıza.

kız kulesi 16

Biz kuleyi gezerken hava epey kötüydü, sizler gezinizi daha ılık bir İstanbul gününe ayarlarsanız daha uzun süre tadını çıkarabilirsiniz buranın. Ertelemeyin, güzel bir gün vadediyor Kız Kulesi, öylece boğazın incisi olarak bekliyor.

kız kulesi 17

Barış, Mayıs 2014

Topkapı Sarayı

Bu güneşli pazar günü ne yapsak diye düşünüp dururken aklıma kenarda boş boş duran Müze Kart geldi. Geçen sene Efes Antik Kenti’ni gezmek için aldığımız kart bir yıldır boşta duruyor ve henüz başka bir yerde kullanamadık. Müze Kart nerelerde geçiyor diye baktığımızda Topkapı Sarayı’nda geçtiğini görünce yola düştük. Metro ile Kadıköy, oradan vapurla Karaköy, sonra da tramvay ile Gülhane durağında inip aşağıdan saraya doğru çıktık.

Aslında çok da çabuk gittik. Hafta içi İstanbul’un trafiğinde harcadığımız zamanı düşününce, hafta sonu bu tür geziler için yolda geçen zaman gerçekten çok kısa. Yolda geçen zaman da İstanbul’un en güzel yerlerinde geçince baştan sona iyi zaman geçiriliyor.

Gülhane parkından yukarı çıkarken Arkeoloji Müzesi’nin önünden geçiliyor. Eğer Müze Kart’ınız yoksa buradan alabiliyorsunuz. Topkapı Müzesi daha kalabalık olduğundan buradan alabilirsiniz. Yanımızdakilerden kartı olmayanlar Arkeoloji Müzesi’nin kapısındaki şu minibüsten kartlarını aldılar. Kart almak için kimlik yeterli.

Topkapı Müzesi‘nin giriş ücreti 30 TL, Müze Kart ise 40 TL idi. Bir yıl geçerli bir kartı almak bilet almaktan daha mantıklı.

Arkeoloji Müzesi’nden yukarı çıktığımızda sarayın önündeki güzel park ve karşıda Aya İrini ile karşılaştık.

İnsan buralara gelince sanki yaşadığı şehre ihanet ediyormuş gibi hissediyor. Bu güzellikleri ve bu birikmiş kültürü daha sık ziyaret etmemiz gerekiyor. Bu bölge turistik olmuş, bizden çok turist var. Bizim ekipte bile Topkapı Sarayı’na hiç gelmemiş olan veya yıllardır gelmemiş olanlar vardı. Çok güzel yerler, gidin, görün, güzel zaman geçireceksiniz, emin olun.

Kapıdan girmek biraz telaş oluyor. Ama içeri girdiğinizde kapının ihtişamını daha iyi anlıyorsunuz.

Bu yapının her noktasına özen gösterilmiş. Şu anda elektronik geçişler, güvenlik elemanları, turistler vs arasında pek dikkat çekmese de, tavandaki işçilik vaktinde nasıl özenle yapıldığını gösteriyor.

Girdiğiniz avluda kocaman ve çok bakımlı bir bahçe ile karşılaşıyorsunuz. Sarayın tarihini ve kullanım detaylarını çok iyi bilmiyorum, araştırıp yazabilirdim ama o kadar detay isteyene çok kaynak var. Ben hafta sonu gezmesi gibi anlatacağım. İsteyen 20 TL’ye kulaklıkla dinlenen audio guide kiralayabiliyor. Sadece saray için ama harem bölümü için ayrı kiralanıyor.

Biz kapıdan girince sağ taraftan gezmeye başladık. Bu tarafta sarayın mutfak kısmı var. Bu tip sergi alanlarında fotoğraf çekmek yasak. Flaşlı ya da flaşsız farketmiyor, tümden yasak. O nedenle fotoğraf çekmedik. Zaten çeksek de çok anlamlı değil çünkü bu ortamı görmeniz lazım. Bir çok eşya ve bol açıklayıcı görsel ile beslenmiş sergi alanlarında gezmek keyifli. Ben yine de dayanamadım, beni etkileyen şu kazanların fotoğrafını çektim.

Vaktinde ne çok kişiye yemek hazırlanıyorsa artık…

Mutfak, peşine Helvahane derken ilk avlu bitiyor ve başka bir kapıdan geçerek iç avluya geçiliyor. Çok güzel bir bahçe burası.

Geçer geçmez Arz Odası adında bir yapıdan geçip yine sağ taraftan sergilere devam ettik. Çok güzel kıyafetler ve hazineler var bu tarafta. Meşhur Kaşıkçı Elması da burada. Önünde ufak bir kalabalık oluyor, cidden çok büyük bir elmas.

Bu taraftaki sergileri geçince şahane manzaralı bir balkona çıkılıyor.

Bir taraftan bakınca karşıda Kadıköy, diğer taraftan bakınca Boğaz manzarası. Topkapı Sarayı’nın ne kadar özel bir noktada kurulmuş olduğunu burada daha iyi anlıyor insan.

Burayı da geçince en arkadaki bahçeye geliniyor. Hemen sağ tarafta Konyalı Lokantası var. Müthiş manzarası ile çok güzel bir restoran ama biz henüz acıkmadık.

Bu tarafta çok özel küçük köşkler var. İlki Sofa Köşkü. Köşkün içi çok hoş.

Küçük bir havuzun ardından Bağdat Köşkü’ne geliniyor.

Bu köşkün içi çok güzel. Çiniler ve ahşap işçiliği harika.

Mobilyaları ve köşelerdeki küçük odaları ile bu köşklerde neler yaşandığını tahmin edemeseniz de, insan düşünmeden edemiyor.

Hemen bu köşkün önünde Topkapı Sarayı’nın en ikonik görüntülerinden biri olan İftariye Kameriyesi var. Arkasında da Harem bölümü görünüyor.

Kameriye’nin manzarası yine muhteşem. Bu sefer de Haliç gözlerinizin önünde.

Bu manzaranın hemen solunda güzelim çinileri ile Sünnet Odası var. Onun karşısında da Revan Köşkü var. Onun da içi çok güzel ama kapısındaki şu detay gözüme güzel geldi.

Karşıda kutsal emanetlerin olduğu oda görünüyor. İçeride ciddi bir kalabalık var. Bu bölüme Harem tarafından giriliyor.

Bu bölgeden sonra artık dönüşe geçtik. Orta bahçenin dönüşte sağ taraftaki kısmı tamamen Harem’den oluşuyor. Harem’e ayrı bilet alınarak giriliyor. Müze Kart geçmiyor. Ben daha önce gezmiştim. Ekipte gezmeyenler vardı ama biz yine de girmedik çünkü çok kalabalıktı. Kutsal emanetleri görmeye gelen çok sayıda kişi kapılarda ve camlardan gördüğümüz kadarıyla odalarda sırada bekliyorlardı. Hafta sonu için Harem iyi bir fikir değil.

Ön bahçeye geçince sağda Divan-ı Hümayun’a geldik.

Burada yine muhteşem güzellikte bir salon var. Padişah’ın bir kafesin ardından görünmeden izlediği, bugünün bakanlar kurulu diyebileceğimiz toplantılarının yapıldığı salon çok güzel.

Bu salonun yanında şahane bir saat sergisi var. Çok enteresan saatler var. Bize Kaşıkçı Elması’ndan bile ilgi çekici geldi. Bu yapının saçak altı tavan detayını da görmek lazım.

Böyle yazınca hemen geziliyor gibi geliyor ama bu turu atmamız yaklaşık 4 saat sürdü. Saraya girerken, çıkınca bir de Arkeoloji Müzesi’ni gezeriz diyorduk ama zamanımız yetmedi. Artık ayrı bir sefer düzenleyeceğiz oraya da.

Biz bir pazarımızı Topkapı Sarayı’nda geçirdik, çok güzel vakit geçirdik. İyi ki gelmişiz. En azından dört beş yılda bir hepimizin gezmesi gereken bir yer burası. Tavsiye ederiz.

Gürkan, Eylül 2014.