Antalya

Antalya için, Akdeniz’in en güzel şehri desek abartmış olmayız sanırım. Aslında Antalya dendiğinde aklımıza ilk gelen deniz, kumsal, güneş yani yaz tatili olsa da, Antalya hem bir çok uygarlığa ev sahipliği yapmış olduğundan antik kentleri ile, hem de çok nadide tabiatından dolayı inanılmaz çiçek ve bitkileri ile her mevsim görülebilecek bir yer.

Bu eşsiz durumun yabancı turistlerce fark edilmiş olması ve yaz kış bu şehri ziyaret ediyor olmaları tesadüf değil tabi ki.

Ne Gördüm içinde yazını yazacağımız Antalya dışında, bir de 2 ay içinde 3 kez ziyaret ettiğim merkez Antalya ve Alanya Kalesi için şöyle her gittiğimde geliştirebileceğim bir yazı eklemek iyi olur diye düşünerek başladım yazmaya, hayırlısı…

Hadrianus Kapısı (Üç Kapılar ) / Kaleiçi

Antalya’nın merkezi dendiğinde aklınıza gelecek ilk yer, Hadrianus Kapısı olsun. Bu kapı ile girilen Kaleiçi “boşuna gelmemişiz kardeşim” dedirtecektir.

Halk arasında Üç Kapılar denilen kapı muhteşem mimarisi ile M.S. 130 yılında o zamanın Roma İmparatoru Hadrianus adına yapılmış. İki sütunlu cephe ve dört kapı sütun üstünde üç kemeri ile klasik Roma takının muhteşem görünümü ile kralı memnun ettiği kesin.

Bu muhteşem tarihe basarak Kaleiçi’ne giriş yaparken, bu kültürün bir parçası olma hissiyatını yaşıyor insan. Ürkek adımlarla 1900 yıldır burada duran taşlar, ruhunuza işliyor ve bunu hissediyorsunuz. Çiçek açan şehir diye seçilmiş olan Antalya’nın, nadide çiçeklerinin güzelliği ile bu lokasyon birbirini bütünleyebilir.

Kaleiçi cumbalı evleri, kültürel binaları, barları, lokantaları, taş döşeli dar yolları ile yazın kalabalıklığının dışında kışın veya baharda ayrı bir güzel görünüyor. Mevsim itibari ile her yer açık değil ama olan yeterli.  Kaleiçi öyle küçük bir alan değil, genel olarak üç katlı evleri bilenler için Odunpazarı veya Göynük’e benziyor.(belki de oralar buraya benziyordur :))

Kesik Minare’nin çevresi restorasyon halinde ama enteresan bir yapı. Üst bölümünün ahşap olduğu ve bir yangında kül olduğu bilinse veya kuvvetle muhtemel olsa da halk ne diyorsa o, “This is Kesik Minare” :)

Kaleiçi’nin arka kısmı tarihi limana dayanıyor. 2-3 saatlik bir dolaşma için çok güzel bir konum.

Ben 2019 şubat ayında 69,99 TL ye gidiş ve 79,99 TL’ ye dönüş bileti alarak, İstanbul’dan 2 günlüğüne gittim. Kalacak yer için o kadar çok alternatif var ki inanılmaz. Hele bu mevsimde çok ucuza kalabilirsiniz. Kaleiçi’nde bile 80-90 TL’ye pansiyonlar var. Hafta içi yapabiliyorsanız, hava durumunu takip edin şöyle biraz güneşli bir günde 2 günlüğüne gelin.

Ben geldiğimde 70 TL’ye araç kiraladım, zira Alanya’ya gitmem gerekiyordu, sizin için de Konyaaltı ve Düden Şelalesini görmek veya Side’ye gitmek için iyi olabilir. Şuradaki siteden her dönemde uygun fiyatlı kiralama yapabilirsiniz.

Neyse, limana doğru hediyelik eşya satanlar, halı-kilimciler, seramikçiler sizi baya oyalayacaktır. Yazın hepsi açık oluyormuş, şimdi (Şubat) tek tükler.

Eski limana geldiğiniz zaman tarihin içinden geçtiğiniz ve o tarihin şu an bir parçası olduğunuz hissiyatı kuvvetle sizi kuşatıyor. Zira Eduardo Galeano’nun Ve Günler Yürümeye Başladı kitabında dediği gibi “19 Ocak, bugün yarın oldu, dün ise tarih öncesi.”

Kaleiçi’ne kadar gelmişken Oyuncak Müzesi’ni de ziyaret ederek, eski hayatımızın cep telefonlarındaki oyunlardan ne kadar uzak ama eğlenceli olduğunu görebilirsiniz.

Kaleiçi’ni gezmeyi bitirdiğinizde Hadrianus Kapısı tarafı aynı zamanda tramvayın da geçtiği Işıklar Caddesi’ne çıkıyor. Çok uzun bir cadde değil, sahile kadar uzanıyor ve çok güzel diyemeyeceğim ama sevimli bulduğum heykeller var.

Tam kapının karşı tarafı, yani yolun karşısında ise öğretmen evi var.

Aynı zamanda dar sokakları ve cumbalı evleri ile bu taraf da restore edilmeyi bekliyor gibi.

Konyaaltı Plajı

Yaz da olsa kış da olsa fark etmez, hatta kışın daha iyi.  7 km uzunluğunda çok güzel çevre düzenlemesi yapılmış bu çakıl taşlı plajı gezin mutlaka. Denizin sesi ve kokusunu alın. Akşam saatleri ise bir bira için, çay için, kahve için oh miss, yaşamak bu diyeceksiniz.

Burasını benim için muhteşem mertebesine getiren, karşıda karlı dağları izlerken, önümde açık deniz ve dalga sesleri,

tenhalığı ve sessizliği oldu. Gözüm ve ruhum dinlendi.

Gözünüz yer de şöyle bir Tünek Tepe’ye çıkarak, Konyaaltı Plajına tepeden bakalım derseniz, hata etmemiş olursunuz.

Madem geldiniz çıkın tabi. Ben araçla çıktım. Bisiklet yolu buraya kadar çıkıyor, bir de teleferik var dediler. Baktınız yok, bana küfretmeyin, ayaklarınız açılmış oldu :)

Düden Şelalesi

Geldim, gördüm, açıkça söylüyorum, ilk tepkim yazıklar olsun kendime oldu. Yaş oldu 40 şimdi mi geliyorsun diye. O nasıl bir sestir, o nasıl bir görüntüdür. Instagram hesabımızı takip edenler görmüştür. 40 metreden Akdeniz’e dökülen su, büyü gibi. Sakın aman su dökülüyor işte, görmeden gideyim demeyin.

Merkeze 8 km uzakta Lara’da bulunan Aşağı Düden Şelalesi’nin olduğu bölgeye Karpuzkaldıran da deniyor.

Düden Şelalesinin altında balık tutan insanları görüp imrenmemek elde değil ama biz buralı değiliz, ne olur ne olmaz. Bu arada akşam ışıklandırılıyor, o zaman da muhteşem oluyor, bilginize.

Şelalenin tam döküldüğü yerde ahşap bir köprü var. 1 metre ötesinde fırtınalar koparken burası dupdurgun, demek ki fırtına öncesi sessizlik dedikleri şey bu.

Düden çayı boyunca, kafeler var. Buralarda oturup çayın akışını izleyerek, sesini dinleyerek dinlenebilirsiniz.

To be continued demeden önce, yemek için de bir öneri vereyim. Serik’e gelmeden Aksu’da Aslım Şimşek köfte salonunda bir tahinli piyaz ve köfte yedik, yazarken aklıma geldi canım çekti. Köfte, piyaz, salata, ayran ve tatlı masada fix menü olarak duruyor ve 30 TL fiyatı var. Bu arada merkezde de güzel yerler de varmış örnek “Köfteci Ahmet” veya “Kebap 32”, beni Antalya’nın yerlisi bir arkadaş aldı buraya kadar getirdi, dedi budur, evet oymuş. :)

Alanya Kalesi

Antalya’dan 2 saatlik bir araba seyahati ile Alanya’ya geldiğimde hava çok soğuk ve yağışlıydı. Yolda her km’de bir radar olduğundan zaten aheste aheste geldim, bir de iş için geldim falan derken aman Alanya’da bu muymuş? modunda girdim ilçeye.

Gerçi Antalya’dan çıktıktan sonra sol tarafınızda uzanan torosların, kışın karlı tepeleri ile daha da muhteşem hale gelen manzarası yolculuğu olabildiğince güzelleştiriyor.

Aslında yazın bölgenin en güzel sahillerinin uzandığı cıvıl cıvıl bir yer burası. Bölgenin tarihi M.Ö. 20.000’e kadar uzansa da Alanya’nın kuruluş tarihi kesin değil, bilinen ilk adı da Korakesium. Bizans’ta Kalanoros (güzel dağ), Anadolu Selçuklu’da ise hükümdar Allaaddin Keykubat’ın kaleyi alması ile şehrin ismi Alaiye olmuş. 1935 yılında Kenti ziyaret eden Atatürk ise Alanya adını vermiş.

Evet bu tarihsel bilgi yeter isteyenler ve meraklılar yüce bilge google’a sorsunlar. Keyifli detaylar var. Gezdiğiniz şehrin isminin Atatürk tarafından verilmiş olması insanı mutlu ediyor.

Alanya’ya direk uçuş da var aklınızda bulunsun. Fakat geze geze gelmek en güzeli. Arada Side’ye, Manavgat’a uğrarsınız. Antalya – Alanya arasındak tüm kahverengi tabelaları ziyaret edersiniz.

Ben iş için bu mevsimde geldiğimden şehir ile ilgili pek bir fikrim yok. Akşam olunca Kale dikkatimi çekti görmeden gitmeyeyim dedim ve kaleye çıktım. Çıkmak fiili burada tam yerine oturuyor zira baya baya tepe burası. Araçla en tepeye kadar çıkılabiliyor.

6 km boyunca surları olan, 100.000 m2‘lik bir alanı kaplayan bir tarih duruyor önünüzde ve Alanya’ya tam tepeden bakıyor.

Setton Llyod; Alai’yye kitabında Alanya Kalesi’ni 5 bölgeye ayırır. Birinci bölge, bir ucu Kızılkule, diğer ucu Tersane’de olan hilal şeklindedir, ikinci bölge birinci bölgenin üstündeki tepenin eğimli kısmıdır, üçüncü bölge Ehmedek’in bulunduğu ve İçkale’ye kadar uzanan bölgedir, dördüncü bölge İçkale, beşinci bölge ise Cilvarda burnunun dahil olduğu bölgedir.

1-2 saatinizi burası için ayırmanızı tavsiye ediyorum. Kaleye çıkarken çok güzel kafeler var, Alanya’ya bakarak çayınızı kahvenizi yudumlayabilirsiniz. İçki içebileceğiniz, yemek yiyebileceğiniz yerler de mevcut. Seyir için teraslar da kurulmuş. Tarih merakınız varsa zaten uğramalısınız, yoksa da meraklanabilirsiniz…

 

 

Yazının devamına Side Antik Kenti, Perge, Manavgat Şelalesi veya müzeleri eklemek umudu ile …

Söyleyecek sözü olan?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Time limit exceeded. Please complete the captcha once again.