İznik, İstanbul’a yakın olan ve motosikletle gitmek için keyifli olan yerlerden birisi. Ancak okuyacaklar için baştan söyleyeyim, bu yazıda İznik hakkında detaylı bir bilgi yok, sadece nasıl gittiğimiz ve yolda neler gördüğümüz bulunmakta.
İznik’e gidiş normalde çok kolay. Feribot ile Yalova’ya geçip, Orhangazi’ye kadar devam edip, soldan İznik tarafına ayrılarak rahatça gidiliyor. Ancak biz daha virajlı, sakin ve yeşillikler içindeki yolları tercih ettiğimizden daha uzun ve keyifli bir yolu seçtik. İzmit Körfezi’ni dolanarak gittik ama onu da otoyoldan değil, Şekerpınar’dan ayrılıp dağ yolundan geçerek yaptık. Sonrasında da Karamürsel’den ayrılıp yine dağ yolundan geçerek İznik Gölü kenarına geçtik. Rotamızı aşağıdaki haritada işaretledim.
Bu sefer turumuzu 6 motosiklet ve 7 kişi ile yaptık. Sabah Ataşehir’de buluşup kahvaltı yaptık ve güzergahımız ile yol dizilişimizi kararlaştırdık. Sonrasında TEM’den devam edip Şekerpınar çıkışından ayrılarak Balçık Köyü yoluna devam ettik.
Şekerpınar ile Kocaeli arasındaki yol Balçık, Mollafenari, Denizli ve Sevindikli köylerinden geçerek Kocaeli Üniversitesi kampüsüne varıyor. Çok keyifli bir yol. Hafta içi çok sayıda kamyon olduğu söyleniyor ama pazar günü oldukça sakindi. Bol virajlı olan yolda rahatça yol aldıktan sonra Kocaeli’ye iyice yaklaştığımız bir noktada mola verdik.
Bu noktada manzara gerçekten çok güzel, sonrasında üniversite kampüsüne gelmiş oluyorsunuz, devamında da tepeden şehire iniliyor.
İznik’e gitmek için yola çıkmış olmasaydık, etrafta görülen toprak patikalardan birine girip çok keyifli zaman geçirirdik. Ama amacımız belli olduğundan biraz dinlenip yola devam ettik. Patikaların bazıları orman yangını müdahale yolu ancak bazıları ulaşılabilir durumda.
Tepeden Kocaeli merkeze değil de Kandıra yoluna inip, Yalova yoluna devam ettik. Körfez’in alt tarafına geçtiğimizde çay içmek için bir mola vermek istedik ve sahile direk girişi olan Halıdere’de durduk.
Denizin üstüne kurulmuş bir çay ocağı bulup oturduk. Lezzetli çaylarımızı içerken bu kadar yol geldikten sonra sanki boğazdaymışız gibi önümüzden geçen vapurla daha da keyiflendik.
Halıdere’den ayrıldıktan sonra, Karamürsel’den İznik tabelasını takip ederek dağa doğru çıkmaya başladık. Buralarda denizden biraz yükselince binalar hemen kayboluyor ve yol yeşilliklere bürünüyor. Karapınar köyünden geçerken fotoğraf çekmek için bir mola daha verdik. Yeşilin ve körfezin güzelliğini aşağıda görebilirsiniz.
Karamürsel’den İznik gölüne geçilen yol çok keyifli. Köylerden, ormandan ve verimli tarlaların arasından geçen yolda bir müddet gittikten sonra bir dere kenarında mola verdik.
Biz genelde asfalt yolları kullanan motosiklet sürücüleriyiz ama fırsat buldukça yoldan ayrılmaya çalışıyoruz. Bu derenin içinden bir yol geçtiğini farkedince sudan geçmeye karar verdik.
Derenin içinde orta büyüklükte taşlar var. Suyun derinliği yaklaşık 20 cm ve debisi de fena değil. Arada taşlara takılsak da, dereyi geçebildik. Dereden sonraki patikadan tepeye çıkınca motosikletle şehirden uzaklaşmakla ne kadar iyi yaptığımızı anladık.
Buralara gelince sanki insanın gözlerinden bir perde kalkıyor, renkleri görmeye ve doğayı koklamaya başlıyor. Aslında ne kadar yakınız buralara.
Bu moladan sonra tekrar durmadan İznik’e vardık. Pazar günü olduğundan oldukça kalabalıktı. Göl kenarına indik ve lalelerle renklenmiş küçük bir meydanda çay içtik.
İznik, hristiyanlığın en önemli olaylarından İznik konsilinin toplandığı, çok önemli bir tarihe sahip olan bir kent. Bolca tarihi esere sahip ancak biz bu eserleri gezecek zamana sahip değildik. Bu nedenle bu eserlerle ilgili bilgi veremiyorum.
Göl kenarı ise kentte yaşayanlar ve ziyarete gelenler için ciddi bir nefes alma yeri olmuş.
Alabildiğine uzanan İznik Gölü, insana deniz kenarındaymış gibi hissettiriyor. Bu güzel havada masmavi suların kenarında ağaçların altında güzel zaman geçirenler vardı. Buralara gelirseniz aklınızda bulunsun, sahile arabayla girmek pek akıllıca değil, hem park yeri sıkıntısı var, hem de trafikte çok zaman kaybedersiniz.
İznik’te biraz dinlendikten sonra dönüşe geçtik. Geldiğimiz yolu çok sevdiğimizden yine aynı yolu kullanmak istedik. Ancak yolun yarısından sonra Karamürsel yerine Altınova’ya çıkan bir rotaya saptık.
Dönüşte gördüğümüz Valideköprü köyüne ismini veren Valide Sultan Köprüsü’nün de üstünde geçtik. Yeni restore edilmiş bu köprüden araç geçişi yok, ancak motosikletle geçilebiliyor.
Gerçekten başarılı bir restorasyon yapılmış. Bu köprünün, Kösem Sultan olarak da bilinen Valide Sultan tarafından yapıldığı söyleniyor ancak bazı kişiler aslında daha yakın tarihli olduğunu iddia ediyorlar. Biz bu karmaşaya girmeden, çok güzel bir köprü olduğunu söylemekle yetinelim.
Valideköprü ile Altınova arasındaki yol daha da güzeldi. Durup da fotoğraf çekmeye fırsat bulamadım ama derin bir vadinin kenarından geçen yol çok keyifliydi. Bu yoldan rahatça Altınova’ya çıktıktan sonrası Yalova tarafına dönüş, Topçular’dan arabalı vapura biniş, Eskihisar’a geçiş ve sonrasında evlere doğru yolculuğa devam.Bu tarafa geçtikten sonrasında ilginç bir şey yok, her zamanki gibi arabalar, trafik, kornalar ve binalar…
Gürkan, Nisan 2016