Şuradaki yazımızda anlattığımız gibi güvenli sürüş eğitimini Honda’da aldıktan sonra öğrendiklerimizi tecrübe etmek için yakına bir seyahat yapmak istedik. Bir pazar sabahı buluşup Kıyıköy’e gidip döndük. Anadolu yakasından ve Avrupa yakasından gelen toplam 9 motosiklet ve 11 kişi olduğumuzdan, Bahçeşehir’de buluşup kahvaltı yaptıktan sonra yola çıkmaya karar verdik. Kahvaltı sırasında hangi rotadan gideceğimizi, kimin önden gideceğini, hangi şekilde hareket edeceğimizi kararlaştırıp yola düştük.
Gidiş ve dönüş rotamızı aşağıdaki haritada işaretledim. Giderken daha yavaş bir rota olan, Çatalca – Subaşı – Saray – Kıyıköy rotasını takip ettik. Dönüşte ise Kıyıköy – Saray – Çerkezköy – Velimeşe – İstanbul rotasını yaptık.
Motosikletle bu kadar kalabalık yola çıkınca, en öndeki ve en arkadaki kişilerin birbiriyle konuşabilmesi gerekiyor. Trafiğin olağan akışında grup dağılırsa arkadakinin öne haber verip yavaşlatması, ayrıca özellikle kavşaklarda herkesin geçtiğini öne haber vermesi çok önemli. Bu nedenle kaskında interkom bağlantısı olan kişiler öne ve arkaya geçerek yol boyunca grubu sağlıklı bir şekilde gideceğimiz yere ulaştırdı. Çatalca ile Subaşı arasında bir miktar trafik olsa da, Subaşı ile Saray arasındaki yol gerçekten çok keyifliydi.
Yol tabii ki böyle dümdüz değil ama virajlarda fotoğraf çekmek biraz zor. Aşağıda biraz titreşimli olsa da Saray’a varmak üzereyken çekilmiş bazı görüntüler var.
Bilindiği gibi motosikletle seyahat etmenin en keyifli yanlarından biri yolda bolca durup dinlenmek ve sohbet etmek. Bu nedenle Bahçeşehir’den bu yana yaklaşık 120 km yol yapmış olduğumuzdan Saray çıkışında bir yol kenarı tesisinde mola verip büyük bir demlik çay içtik. Sonrasında Kıyıköy’e 40 km yol vardı ve bu yol önceki kısımdan daha da keyifliydi. Aşağıda bu yolda çekilmiş bazı görüntüler var.
Kıyıköy’den Vize tarafına giden yolu da görmek istediğimizden, köye girmeden önce Vize tarafına biraz yol yaptık. Buralarda her yol kesimi birbirinden farklı, bu taraf ise gerçekten en keyifli kesim sayılabilir. Fazla ilerlemeden köye geri dönsek de aşağıda bazı görüntüleri paylaşayım, bu yoldan da bir seyahat planlamak lazım.
Kıyıköy, eski adı Midye olan, kalesi de bulunan antik bir köy. Bugüne görünürde pek bir eser kalmamış olsa da, köyün giriş kapısı ilk anda bu tarihi hissettiriyor. Kapıdan girdikten sonra, 200 metre kadar ileriden sağa limana doğru iniliyor. Köye giriş ve liman görüntülerini aşağıda görebilirsiniz.
Kıyıköy’ün oldukça büyük bir limanı var. Balıkçı tekneleriyle dolu olan limanda motosikletleri parkedip mendireğe doğru biraz yürüyüş yaptık.
Mendireğin ucuna gidildiğinde limanın büyüklüğü, sağ tarafta yukarıda köy merkezi, solda yazın çok kalabalık olacağına inandığım plaj çok güzel görünüyor.
Mendireğin dış tarafına geçtiğinizde ise köyün kayalıklar üstünde yükseldiği denize bakan tarafı görüyorsunuz. Bu tarafın oldukça kayalık olduğunu, tehlikeli görünse de insanda yüzme isteği uyandırdığını belirtmeden geçmeyeyim.
Yürüyüş sonrası limanın diğer tarafına geçmek için motosikletlerimize bindik ancak o tarafta nehir olduğunu, sağlam bir köprü olmadığı için karşı tarafa geçemeyeceğimizi anladık. Biz de bunun üzerine, nehire parelel giden toprak yola girdik. Bu yol biraz bozuk ve çukurlarla doluydu, su birikmiş çukurlardan geçerken biraz çamur da görmüş olduk. Asfaltta uzun yol geldikten sonra çamurdan geçmek insana iyi hissettiriyor.
Çamurdan çıktıktan sonra yukarıya köye çıktık ve yol bizi köyün sol tarafındaki tepeye götürdü. Çimlerin üzerinden motosikletlerimizi sürüp yolun bittiği yerde parkettik.
Bu tarafın manzarası diğer taraftan daha güzeldi. Denize inen kayalıklara karşı biraz dinlendik.
Kıyıköy’de gezilecek bir kaç yer daha olduğunu duymuştuk ama bu kadar yoldan sonra karnımız iyice acıktığı için bir restorana oturup yemek yemek bize çok cazip geldi. Yemekten sonra geldiğimiz yoldan dönmektense Çerkezköy üzerinden gidip otoyol sürüş mesafesini arttırmak istedik. Hazır o tarafa gitmişken, çoğu kişinin bilmediği bozasıyla ünlü Velimeşe’ye de uğradık ve birer bardak boza içtikten sonra İstanbul’a döndük.
Bu güzel turdaki tüm ekip arkadaşlarıma, ama özellikle artçı olarak katıldığı turda cesur bir şekilde cep telefonu ile arkadan bu kadar videoyu çeken Umut’a teşekkür ederim.
Gürkan, Mart 2016