Etiket arşivi: hafta sonu bulgaristan

Filibe

Sadece 450 kilometre uzakta. İstanbul’dan Ankara’ya gider gibi Filibe’ye gidebilirsiniz. Sınır geçişi olmasa kendinizi Türkiye’de bile hissedebileceğiniz kadar yakında olan bu şehire Sofya‘dan dönerken uğramıştık. Sofya yazımızda da anlattığımız gibi Bulgaristan’a arabayla gitmek için Kapıkule sınır kapısını kullanmanız gerekiyor. (Arabayla yurtdışına nasıl çıkabileceğinizi de şuradaki yazıdan detaylı bir şekilde öğrenebilirsiniz.) Sofya dönüşünde 2-3 saat geçirebildiğimiz Filibe’ye daha sonra hafta sonu için tekrar gittik. Bu iki gezide gördüklerimizi aşağıda bulabilirsiniz.

Öncelik şehrin tam göbeğinde bulunan Cuma Camii’nde. 1364 yılında 1.Murad tarafından yaptırılmış olan cami hala kullanılıyor ve çok iyi durumda.

Caminin altında müftülük bulunuyor. Her iki cephesinin de şehrin alışveriş caddesinde çok önemli bir yeri var.

Caminin içi ise bir başka güzel. Bilirsiniz camilerin pek süsü olmaz, bu cami de aslında oldukça yeni durumda görünüyor ama sol arkadaki şahane ahşap işçiliği gibi gizli detayları var.

Caminin üzerinde bulunduğu cadde araç trafiğine kapalı. Camiden çıkıp yukarıya döndüğünüzde antik stadyum ile karşılaşıyorsunuz. Bu yapı 1923 yılında keşfedilmiş ve büyük kısmı binaların altında. Küçük bir kısmı restore edilebilmiş ve gezilebiliyor. Zamanında 30 bin kişi alabilen bir yapıymış.

Caddenin yukarısında büyük mağazalar var. Bu tarafta cadde daha geniş ve nispeten daha sakin.

Stadyumdan aşağıya, şehrin ortasından geçen Meriç nehrine doğru giden tarafta ise daha küçük mağazalar var ve burası daha kalabalık.

Bu bölgeden eski şehre doğru giden sokaklar kafeler ve barlarla dolu. Oldukça canlı bir bölge ve geçerken uğrayanlar için kapasitesi az olsa da bir iki otopark bulunuyor. Az sonra anlatacağımız eski şehire girmeden arada kalan bölgedeki binaların pek bir özelliği olmadığından bazı süslemeler yapılmış.

Bu tarafta bir ara sokakta aşağıdaki güzel kiliseyle de karşılaştık. Filibe’nin tipik yapılarından farklı olduğu için paylaşmak istedik.

Gelelim eski şehire. Filibe’nin bu bölgesi gerçekten inanılmaz. Bir tepeyi kapsayan bu bölgeye araç girmiyor ve her taraf güzel yapılarla dolu.

Alışkın olduğumuz Osmanlı evlerinin mimarisine sahip olan evlerin neredeyse tümü çok iyi durumda.

Tepeye doğru çıktığınızda bu sefer başka bir antik sürpriz ile karşılaşıyorsunuz. Ülkemizden epey aşina olduğumuz antik tiyatrolardan birisi tam tepenin yamacına kurulmuş ve bu coğrafyada bu güzel yapıyla karşılaşmak insanı şaşırtıyor.

Günümüzde festivaller ve özel gösteriler için kullanılan tiyatro bilet alınarak gezilebiliyor, kişi başı da 5 leva ücreti var. Tiyatrodan ileriye devam ettiğinizde eski evler daha da tanıdıklaşıyor.

Dar sokaklarda yürümek ve etraftaki güzel yapıları izlemek çok keyifli.

Sokaklardan birisi antikacılarla dolu. Biz bu işlerden pek anlamayız ama ilginç parçalar vardı ve mağazaları gezmek eğlenceliydi.

Sokaklarda dolaşırken bir kilisenin içini gezmeye girdiğimizde, bir bebeğin vaftiz törenine de denk geldik. Filmlerde görmüşlüğümüz vardı ama gerçeği oldukça ilginçmiş. En ilginç kısmı da aşağıda.

Sokaklarda kemerli geçitler de var. Belki bu geçitlerin üstünden evler arasında geçiliyordur.

Bu bölgenin en ünlü noktalarından birisi de aşağıda gördüğünüz güzel cumbalı kısımmış. Evlenenler bu noktada poz verirlermiş. Öyle duyduk, görmedik.

Bu noktanın hemen yanında ünlü Etnoğrafya Müzesi bulunuyor. Şahane bir bahçesi olan yapının kendisi bir başka güzel.

Ahşap olan binanın detayları yakından daha da etkileyici. Bu kadar iyi korunabilmiş olması ve hala kullanılması çok sevindirici.

Müze girişi ücreti 6 leva. Biz zamanımız olmadığından gezemedik ama kapıdan bir fotoğraf çekiverdik. Çok güzel olduğu her halinden belli.

Müzenin bahçesinde sergilenen bir kapının önündeki tanıtım yazısının içinde kervansaraydan cumaya kadar ne çok Türkçe kelimenin bulunduğunu görmek ilginçti. Siz de aşağıda okuyabilirsiniz.

Müzenin sokağından yukarıya devam ettiğinizde Nöbettepe denen antik bölgeye varıyorsunuz. Açıkcası buranın restore edilir gibi bir hali yok ama güzel bir Filibe manzarasına sahip.

Burayı da gördükten sonra tepeden inerken gördüğümüz ve bizim Büyükada evlerine benzeyen aşağıdaki yapıyı da paylaşarak Filibe notlarını bitirelim.

Filibe’yi biz çok sevdik. Gezilecek yerleri bir arada olan, çok güzel kafe ve restoranları olan, bir çok yerde Türk kültürünün izleri bulunan keyifli bir şehir. Biz yaz sıcağında gittiğimiz için epey yorulduk ama bahar aylarında ve hatta kışın daha da güzel olabilir.

Sofya’dan dönerken Filibe’yi gezdiğimiz gibi, ikinci gidişimizde Filibe’den dönerken de yol üzerinde olan Asen Kalesi’ni gezdik. Filibe’ye çok yakın olan Asenovgrad kentinin arkasındaki dağlarda bulunan bu kale de oldukça ilginçti.

Yeşillikler içinde, dağın dik bir yamacına kurulmuş olan kalenin ziyaretçisi de epey boldu. 3 leva ücretle gezilen kalenin içinde pek eşya yok ama yine de enteresan.

Zamanınız varsa uğramaya değecek olan bu yapıyı da ziyaret etmenizi öneririz. Bizim gibi otoyoldan gitmeyi sevmeyenlerdenseniz yolunuzu da fazla uzatmayacaktır. Kaleye çıkan dağ yolunun üzerindeki çeşmeden su içmeyi ve varsa yanınızdaki boş şişeleri doldurmayı da unutmayın.

Gürkan, Temmuz 2018

Hafta Sonu Bulgaristan | Nessebar

“Hazır vizemiz varken” serimizin yeni rotası Bulgaristan oldu. Sakız Adası‘nda uzun bir tatil yaptıktan sonra bir de Bulgar tarafını görmek istiyorduk. Cumartesi sabahı İstanbul’dan çıkıp pazar gecesi döndüğümüz bu kısa ziyaret ile Burgaz’dan geçerek Ravda, Nessebar ve Sunny Beach hakkında bilgi sahibi olduk. Nasıl gittik, neler gördük detaylıca anlatalım.

Arabayla Bulgaristan’a Gidiş

Sakız Adası yazımızda arabamızla yurtdışına gidişi detaylıca anlatmıştık. Buraya tıklayarak hazırlamanız gereken evrakları okuyabilirsiniz. Sakız Adası’na girerken sorulmasa da, Yunanistan’a İpsala’dan girerken gerektiği gibi, Bulgaristan’a girerken de uluslararası ehliyet isteniyor. Ancak, bu ehliyetin de bir alternatifi var. Bizim taraftan başlayarak anlatalım…

Bulgaristan’ın Burgaz bölgesine en yakın kapı Dereköy Sınır Kapısı. Kırklareli’nden yarım saatlik bir mesafede bulunuyor. İstanbul’dan en fazla 3 saatte sınıra varabilirsiniz. Sınır girişinde yol bitiyor, bir güvenlik noktası var, siz yanaşınca bariyeri açıyorlar ve içeriye giriyorsunuz. Az ileride bulunan gümrük binasının önünde sıraya park ediyorsunuz.

Derekoy Sinir Kapisi

Oldukça eski görünen bu tesiste sağda görülen binada yan yana 3 pencere var. İkinci pencereden yurtdışı çıkış pulu alınıyor. Sonra birinciye dönüp pasaport çıkış işlemleri yapılıyor. Tekrar ikinci pencereye geçip arabanın çıkış kaydı yapılıyor. En son üçüncü pencereden araba için gümrük çıkışı yapılıyor. Daha önce görmediğimiz bir damga olan araba için çıkış damgası şöförün pasaportuna basılıyor. Gümrüğe tabi eşyanız var mı diye sorulsa da arabaya bakan yok. Biz geldiğimizde bekleyen 4-5 araç vardı, işlemlerimiz 15 dakikada tamamlandı.

Bu işlemler bittikten sonra arabanıza binip devam ediyorsunuz ve son kontrol noktasında bir görevli pasaportları kontrol ediyor. Az ilerisi Bulgaristan tarafı.

Bulgaristan tarafındaki ilk noktada, her zaman yapılmadığını sonradan öğrendiğimiz bir uygulama ile karşılaştık. Burada yolun içinden geçtiği sığ bir havuz ve oto yıkama kılıklı bir geçit var. Bunun içinden geçmek zorundasınız. Girişinde Bulgar görevliler makbuz karşılığı 3 € ücret alıyorlar. Geçitte dört bir yandan bir sıvı püskürtülüyor. Bir nevi ilaçlama herhalde. Burada maalesef fotoğraf çekemedik.

Geçitten sonra pasaport ve gümrük işlemlerinin yapıldığı sıraya giriyorsunuz.

Derekoy Bulgar Tarafi

Burası da oldukça eski görünümlü. Sağdaki kulübede polis, geçince soldaki noktada da gümrük görevlileri var. Sıranız gelince arabadan inip pasaportlar ve arabanın evraklarıyla polise gidiyorsunuz. Vizeden sonra ilk kontrol edilen uluslararası ehliyet. Polisten öğrendiğim kadarıyla, uluslararası ehliyetiniz yoksa, Türk ehliyetinizin yeminli tercüman tarafından tercüme edilmiş çevirisi de kabul ediliyormuş. Çok iyi Türkçe bilen görevlilerle anlaşmanın başka yolları da var tabi.

Giriş damgaları ve araç kaydından sonra sol taraftaki gümrük görevlileri arabanın bagajına bakıp beyan edilecek eşya var mı diye soruyorlar. Pek sıkı bir kontrol yok, ki biz zaten meraktan geldik, yarın döneceğiz dedik, hoşgeldiniz dediler ve yolumuza devam ettik. Dereköy kapısına geldikten 45 dakika sonra Bulgaristan’a geçmiştik.

Bulgar tarafına geçince oldukça sık bir orman içinden yol almaya başlıyorsunuz. Karadeniz’in tipik yeşil hali burada da mevcut. Hatta bizim taraftan çok daha yeşil.

Bulgaristan yol

Bulgaristan yollarıyla ilgili birkaç kuralı burada belirtelim. Arabanızın farı gündüz de sürekli yanmak zorunda. Bu bir trafik kuralı.

Ayrıca Bulgaristan’daki tüm yollar ücretli. Bizim otoyollar gibi bazı yollar değil, tüm yollar ücretli. Bu ücreti ödemek için Vinetka denen bir etiket satın almanız ve arabanızın ön camına yapıştırmanız gerekiyor. Otomobiller için K3 tipi haftalık vinetka 15 leva’ya satılıyor. Genelde benzinliklerde bulabiliyorsunuz ancak girişteki ilk benzinlikte yok. Her ne kadar ingilizce anlaşılabilse de, bulgarcada haftalık “sedmiçna”, araba da “kola” olarak söyleniyor, işinize yarayabilir.

*Güncelleme: 2019 yılı başından itibaren elektronik vinyet uygulaması başladı. Gitmeden önce şuradaki siteden vinyetinizi alıp gitmeniz gerekiyor. Siteye girdiğinizde yukarıdan Türkçe dilini seçerek rahatça devam edebilirsiniz. Ayrıca artık cuma öğlen ile pazar gece arası geçerli olan bir de hafta sonu tipi satılmaya başlanmış.

Bulgar tarafındaki ilk köy olan Malko Tarnovo köyüne 10 dakika sonra varıyorsunuz. Girişte bir miktar dağınık görünse de, merkezde çok güzel evleri bulunan bir köy.

Bulgaristan Malko Tarnovo

Euro ya da Dolar gibi ülkemizde bulunabilen para birimlerinin haricinde para birimi kullanan her ülkede yaptığımız gibi, Bulgaristan’da da ATM’den yerel parayı yani Leva’yı çekmek için bu köyün merkezine girdik. Merkezi de çok hoş. Sessiz ve sakin bir köy, sadece birkaç kafe bulunuyor.

Bulgaristan Malko Tarnovo

Şunu da söyleyelim, Prag seyahatimizde bahsettiğimiz gibi, Bulgaristan’da da Uni Credit bankası var ve eğer Yapı Kredi hesabınız varsa Uni Credit ATM’lerinden ilave ücret olmadan günlük kurdan Leva çekebiliyorsunuz. Uni Credit’in de Malko Tarnovo meydandaki şubesinde 24 saat çalışan bir ATM mevcut. Vinetka almadan önce buraya uğrayıp bir miktar Leva çekmeniz işinize yarayacak ve döviz bürosu aramak ve ekstra masraf vermekten kurtaracaktır.

Malko Tarnovo çıkışındaki ilk benzincide de vinetka yok ancak sonraki soldaki benzinlikte bulunuyor. Zaten artık buradan almanız gerekiyor çünkü Burgaz yolunda 10-15 dakika kadar ilerlediğinizde gelen her yabancı plakalı aracı durduran bir polis noktası var ve pasaportlarla birlikte vinetka kontrolü de yapıyorlar.

Bu köyden çıkınca Burgaz’a 65 km kadar yolunuz kalıyor. Yaklaşık bir saatte gidilen, birkaç köyün içinden geçilen keyifli bir yol. Burgaz’a geldiğinizde kalabalık ve trafik sizi karşılıyor. Büyükçe bir liman şehri ve tipik Doğu Avrupa şehri görüntüsünde.

Bulgaristan Burgaz

Biz Ravda’ya doğru devam edeceğimizden Burgaz’da zaman geçiremedik. Sadece içinden geçerken birkaç fotoğraf çekebildik.

Bulgaristan Burgas

Burgaz’dan kuzeye Varna yoluna devam ettik. Karadeniz kıyısından devam eden bu yol ciddi trafik taşıyor. Burgaz havaalanından sonra Pomorie isimli bir kentin dışından geçiyorsunuz, çevre yolu olduğundan rahat geçiliyor. Ancak Ravda’dan hemen önce Aheloy isminde bir köyün içinden geçmeniz lazım. Biz cumartesi öğlen gibi buradan geçtiğimizden ciddi trafikle karşılaştık. Köy içindeki trafik ışıklarından dolayı köye girmemiz yaklaşık 45 dakika sürdü. İstanbul’da yazlıklara giden trafik gibi yoğun bir trafikle karşılaştık.

Sonunda saat 13:00 civarı Ravda’ya ulaştığımızda oldukça kalabalık bir sahil kentiyle karşılaştık. Bir süre otelimizi aradıktan sonra mayolarımızı giyip deniz kenarına indik.

Ravda Bulgaristan

Ravda genelde yerli turistlerle dolu olan bir tatil kasabası görünümünde. Epey kalabalık. Araba park etmek epey zor. Bolca otel var, genelde 3 yıldızlı ve temel ihtiyaçları barındırıyorlar. Üç dört katlı binalardan oluşmuş kalabalık bir kent. Pek bir özelliği olmadığından fotoğraf bile çekmemişiz.

Ravda Bulgaristan

Bizim otelimiz nispeten daha sakin ve kumluk olan güney sahilindeydi. Geniş bir parkın içinden geçilerek inilen plajda şezlong ve şemsiye kiralanabiliyor ancak neredeyse herkesin kendi şemsiyesi vardı ve şezlong kiralayan da yoktu. Yanlarında yiyecek ve içecekleriyle Bulgarların deniz alışkanlıkları bize pek benziyor.

Ravda Plaj

Denizin bildiğimiz Karadeniz olduğunu ve pek de güzel olmadığını söyleyelim. Hatta daha büyük otellerin olduğu batı plajında deniz daha da yosunlu ve kayalıktı. Biz deniz kenarında rahat ettik ama denizden keyif alamadık.

Akşam bu bölgenin en önemli turistik cazibe merkezi olan Nessebar’a gittik. Nessebar, UNESCO Dünya Mirası listesinde olan bir ortaçağ köyü. Eskiden ada olan ama sonradan dar bir geçit ile anakaraya bağlanmış olan bir yarımada.

Nessebar Bulgaristan

Adaya arabayla girmek mümkün ancak sokakları çok dar ve park yeri bulmanız neredeyse imkansız. Bu nedenle anakaranın son noktasındaki otoparka park edip yürüyerek geçmek gerekiyor. Hatta biz orada da yer bulamadık, tepedeki başka bir otoparka arabayı bıraktık. Zaten bol yürüyüş gerektiren bir gezi, ayrıca köprüyü yürüyerek geçmek de pek keyifli.

Nessebar köprü

Köprünün sol tarafında güzel bir yel değirmeni bulunuyor. Diğer tarafta da bir anıt var.

Nessebar Bulgaristan

Köprüyü geçtikten sonra kentin surları sizi karşılıyor. Kalın ve yüksek surlar belli ki vaktinde kenti birçok saldırıdan korumuş.

Nessebar Surları

Kapıdan girince antik görünüm sizi etkiliyor. Gerçekten çok iyi korunmuş bir yer. Evler, sokaklar, antik yapılar, hepsi çok iyi durumda. Girer girmez üzerine önemli yapıların işlendiği adanın küçük bir maketi ile karşılaşıyorsunuz.

Nessebar Ada Planı

Köyde geleneksel evler çok bakımlı. Sokaklarda gezerken sanki eski zamanlardaymış gibi hissediyorsunuz.

Nessebar Bulgaristan

Hediyelik eşya dükkanları, restoranlar ve kafelerle dolu sokaklar oldukça kalabalık.

Nessebar Bulgaristan

Adanın etrafını geze geze dolaşmak oldukça keyifli. Köy sakinleri evlerinin önüne tezgah açmışlar, kimi basit hediyelikleri kimi ise kendi hazırladıkları el işi ürünleri satıyorlar.

Nessebar Bulgaristan

Sokaklarda dolaşırken bazı evlerin sokak kapılarının üzerinde resimli yazılar gördük. Sonra köyün kilisesinin önünde bunlardan bolca görünce fotoğrafını çektik. Meğerse kaybettikleri sevdiklerini kaç yıl geçtiğini de belirterek bu şekilde anıyorlarmış.

Nessebar Bulgaristan

Köydeki önemli antik yapılar çok başarılı bir şekilde restore edilmiş.

Nessebar Bulgaristan

Gece aydınlatmalarıyla bu yapılar daha da ihtişamlı görünüyorlar. Küçük adada sokaklarda dolaşırken tüm önemli yapıları rahatça görebiliyorsunuz.

Nessebar Bulgaristan

Biz Nessebar’ı çok sevdik. Ravda’nın telaşından ve gürültülü kalabalığından uzak çok sevimli ve güzel bir köy. Kısa Bulgaristan gezisinde ziyaret edilmesi gereken bir yer.

Nessebar Bulgaristan

Pazar sabahı denize girip çıktıktan sonra otelden ayrıldık ve buraların en popüler yeri olan Sunny Beach’e geçtik. Nessebar’ın batısında kalan koy diğer bölgelerden tamamen farklı bir görünüme sahip.

Sunny Beach Bulgaristan

Geniş bir bulvarın kenarına kurulmuş beş yıldızlı oteller, casinolar ve pahalı arabalarla dolu bir yer burası.

Sunny Beach Bulgaristan

Büyük sermayenin yarattığı bu yapay yerde bolca genç turist var. Gece hayatıyla ve casinolarıyla ünlü bu bölgeye öğleden sonra geldiğimiz için gecesini göremedik ama sokaklardaki kişilerden gecelerin oldukça eğlenceli geçtiği hisediliyor. Bölgenin plajı oldukça geniş.

Sunny beach bulgaristan

Otellerden deniz kenarına yaklaşık 500 metre kadar bir mesafe var. Kumların üzerine ahşap bir yürüyüş yolu yapılmış, rahatça sahile iniliyor. Deniz kenarında sıra sıra beach club’lar bulunuyor.

Sunny beach bulgaristan

Yüksek müzik seviyesi ile gençleri cezbeden bir yapıda olan plajda ücretli şezlong ve şemsiyeler genelde boştu ve Ravda’dan 6 leva olan ücret burada 8 leva idi.

Sunny beach bulgaristan

Her yerde olduğu gibi burada da halkın kullanımı için ayrılmış ücretsiz bir bölge bulunuyordu. Bu bölgedeki kalabalık Sunny Beach’in popülerliğini ifade etmeye yetiyor.

Sunny beach nessebar

Biraz sıcaktan, biraz da artık dönüşe geçme isteğinden plaja yakın bir otelin restoranında yemek yedik. Şansımıza Türk bir garsonla karşılaştık ve konforlu bir yemek yedik. Bu bölgenin restoranları da çok güzel tasarlanmış keyifli yerler.

Sunny Beach

Sunny Beach’in çıkışındaki Janet adlı yerel süpermarkete uğrayıp biraz alışveriş yaptıktan sonra dönüşe geçtik. Dönüşte Bulgar gümrüğünde arabadan bile inmeden rahatça çıkış yaptık. Bir görevli bizim alışveriş merkezlerindeki güvenlik görevlileri gibi laf olsun diye sadece bagaja şöyle bir baktı. Türkiye tarafında da gümrükten oldukça hızlı geçtik. Bu tarafta gümrük memuru bagaj ve arka koltuğa epey detaylı baktı. Gereğinden fazla eşya ile geri gelmemek lazım. Gümrük memurunun pasaporta bastığı son damga olmadan Türkiye’ye giriş yapılamayacağını da hatırlatmak lazım.

Cumartesi sabahtan pazar gecesine yaptığımız bu kısa seyahatte Bulgaristan’ın bir kısmını görme şansımız oldu. Çok merak edilmesi gereken bir yer olmasa da, İstanbul’a yakınlığı nedeniyle bir kez görmekte fayda olduğunu düşünüyoruz.

Gürkan, Ağustos 2015