Etiket arşivi: yunanistana arabayla gitmek

Kos ve Kalymnos

Ya da Türkçe isimleriyle İstanköy ve Kilimli adaları. Yazılarımızı takip edenler bilir, yukarıdan aşağıya Taşöz, Midilli, Sakız, Samos derken artık bu adaları da görme zamanımız gelmişti. Yine bilenler bilir, eğer bir adaya arabayla gidilebiliyorsa, biz arabamızla gideriz. Bu sefer de Bodrum’dan Kos’a ve Kos’tan Kalymnos’a araba ile gidip geldik. Hem de tek başımıza değil 3 aile, 3 araba ile. Çok da rahat gidip geldik. Anlatalım. Ama önce ne nerededir diye genel bir bakış sağlamanız için aşağıdaki haritaya bir göz atın.

Bu iki ada Bodrum yarımadasını çevreliyorlar. Her iki adada da üçer gün kaldık, o nedenle tek tek anlatsak daha doğru olacaktır. Aradığı konuya daha hızlı gitmek isteyenler, aşağıdaki listeden seçim yaparak ilgili konuya atlayabilirler.

Arabayla Kos’a gidiş

Kos’a arabayla gitmek için sadece Bodrum’dan kalkan feribotları kullanabilirsiniz. Arabasız gidecekler için ise Turgutreis’ten de hem Kos’a hem de Kalymnos’a seferler var. Biz Bodrum Express Lines ile internetten bilet alarak gittik. Gidiş-dönüş, araba için 100 €, kişi başı ise 30 € ücret ödedik. Ağustos sonunda gideceğimiz için biletlerimizi erkenden temmuz ortası gibi aldık ve bu sayede 3 araç için rahatça yer bulduk. Feribot sabah 9:30’da kalkıyordu, o nedenle erken bir kahvaltının ardından 7:30 gibi limanda olduk. Feribotun kalktığı liman Bodrum Kale diye geçiyor, ki tam da kalenin önünde. Çevreyolundan ayrılıp otogardan devam ederek deniz kenarına indiğiniz noktada, tam caminin önünden sola kaleye doğru girmeniz gerekiyor.

Yukarıda gördüğünüz noktada belediye görevlilerine Kos feribotuna gideceğinizi söylediğinizde bariyeri açarak yol veriyorlar. Genişçe kaldırımın üzerinden devam ederek liman girişine geliyorsunuz.

Arabanızı uygun bir yere parkedip tam karşıda Bodrum Ferryboat tabelası bulunan ofisten pasaport ve ruhsatlarınızla gemiye biniş kartlarınızı almanız gerekiyor. Sonrasında aracınızla binanın yanındaki dar aralıktan gümrüğe doğru giriyorsunuz.

Az ileride gümrük girişinde arabayı park edip valizlerinizi indiriyorsunuz ve güvenlik kontrolünden geçirip tekrar arabaya yerleştiriyorsunuz. Sonra arabanın evraklarını da yanınıza alarak pasaport kontrolüne geçiyorsunuz. Pasaport kontrolünden sonra binadan çıkar çıkmaz soldaki odada arabanın çıkış işlemlerini yapıyorsunuz ve tüm araçlar tamamlanınca gümrük görevlileri kapıyı açarak arabaları içeriye kabul ediyorlar.

Burası oldukça dar bir alan ve feribotun girişi biraz zahmetli. Ancak görevlilerin de yardımlarıyla arabalar gemiye düzenli bir şekilde yerleştiriliyor.

Tüm araçlar ve yolcular bindikten sonra bir saat kadar sürecek olan yolculuk başlıyor. Kos’a yaklaştıkça uzaktan heybetli kale görünüyor.

Limana yanaşıktan sonra pasaport kuyruğuna giriyorsunuz. Biz gitmeden kısa süre önce büyük bir deprem olduğundan polisler geçici kulübelerde görev yapıyorlardı. Aynı anda üç gemi geldiğinden pasaport işlemleri epey uzun sürdü.

Herkes girdikten sonra arabaların işlemlerini yapıyorlar, o nedenle gemide gölgede beklemek en iyisi.

Kos adasında konaklama

Konaklamaya geçmeden önce biraz adadan bahsedelim. Kos oldukça düz bir ada. Öyle ki bisikletle yolculuk eden bolca kişi var. Hani neredeyse Amsterdam gibi herkes bisiklete biniyor ve bisiklet kiralamak da oldukça yaygın. Ancak oldukça büyük bir ada ve güney kenarı çok dağlık. O nedenle o tarafta kuzeye bakan dağ köyleri haricinde pek yerleşim yok. Kuzey tarafı uzun kumsallara sahip ama kuzey rüzgarı nedeniyle neredeyse her zaman dalgalı. Adanın en doğusu olan Kos merkezden adanın ortasında bulunan ve Kalymnos gemilerinin de kalktığı Mastichari’ye kadar olan aşağıda görülen düz ovada bolca otel var.

Ancak bu otellerin çoğu deniz kenarı değil. Denize yakınlar ama daha çok bolca turistin geleceği, güzel havuzlara sahip ve merkezden ve diğer köylerden uzağa yerleşmiş tatil köyleri bulunmakta. Biz büyük otel pek sevmeyiz, bu nedenle Tigaki’ye yakın olan Byron Hotel‘de kaldık. Adayı tanıdıkça ne kadar şanslı bir tercih yaptığımızı daha iyi anladık.

Deniz bir gün hariç hep dalgalıydı. Plaj ince kum, girişte çok kısa bir bölgede iri çakıl taşları var ama sonrası yine kum. Dalga olmadığında şahane bir deniz. Yan bahçede Irına Beach Hotel var, onun havuzunu ve geniş bahçesini de kullanabiliyorsunuz.

Tigaki, adanın merkezine ve büyük marketlerine yakın bir bölge, o nedenle kalınabilecek makul bir lokasyon. Merkezden uzaklaştıkça her türlü imkanın azaldığı bu adada bu bölgeyi tercih etmek iyi bir fikir ve denize kıyısı olan fazla tesis yok. Diğer yandan üstteki resimde karşıda görülen yer Turgutreis olduğundan bu tarafta Turkcell ve Vodafone çekiyor.

Kos –  merkez, köyler ve plajlar

Kos adasının merkezi 3-4 saatte gezilebilecek bir büyüklüğe sahip. Gümrükten çıkınca vardığınız sahilde hem sıra sıra tavernalarda yemek yiyebilirsiniz hem de biraz ilerideki plajdan denize girebilirsiniz.

Ancak şunu belirtmeden geçmeyelim, bu bölge bolca Türk turistin kısa süreliğine geldiği bir bölge olduğundan fiyatlar nispeten pahalı. Aynı zamanda Türkçe bilen de çok, o nedenle günü birlik gelenler için oldukça pratik. Ancak, aşağıdaki gezinti treni haritasında göreceğiniz gibi asıl dolaşılacak bölge aşağıda. İndiğiniz iskelenin yerini kırmızı daire ile işaretledik.

Dolayısıyla, iskele civarında yemektense denizi solunuza alıp kaleye doğru yürümenizi tavsiye ederiz. Bu bölgede keyifli sokaklarda dolaşarak zaman geçirebilirsiniz.

Hediyelik eşya mağazaları ile dolu sokaklarda zaman geçirmek oldukça keyifli ve dinlendirici.

Arada nefes almak için bir kafede kahve içmeye ve dinlenmeye de durabilirsiniz. Aşağıdaki büyük ağacın altı gibi.

Genişçe bir meydana bakan aşağıdaki cami, son büyük depremde minaresi yıkılan cami. Depremde bir tek bu yıkımda can kaybı olmuştu.

Ancak bu cami adadaki tek cami değil. Kaleye daha yakın br başka cami daha var ve onun minaresi hala sağlam.

Cami sağlam ama önündeki çeşme yıkılmış. Tamir etmeyi düşünüyorlar mı bilinmez ama şimdilik tüm caminin etrafını korumaya alıp bırakmışlar.

Kos’un ünlü dondurmacısının adı Special. Merkez de dahil bir çok şubesi var. Biz adanın ana yolu üzerinde Zipari köyünde bulunan şubesine neredeyse her geçişimizde uğradık. Normalde çok da dondurma düşkünü değiliz ama buraya uğramanızı tavsiye ederiz.

Kos’un diğer bir ünlü etkinliği de bir dağ köyü olan Zia’dan güneşin batışını izlemek. Oldukça turistik hale getirilmiş olan bu manzarayı izlemek için adanın dört bir yanından turistler geliyor ve köy çok kalabalık oluyor. Aşağıda hem kalabalığı hem de manzaranın bir kısmını görebilirsiniz.

Bu nedenle erken gitmekte fayda var. Bizim gibi Zia’ya yetişemezseniz de dağa tırmanırken yeterince yüksek bir noktadan güneşin batışını izleyebilirsiniz. Açıkcası biraz şişirilmiş bir etkinlik. Gidemezseniz de üzülmeyin.

Gelelim plajlara. Otelimizi anlatırken basettiğimiz plaj Tigaki. Uzun ve geniş bir kumsala sahip. Sörf yapmayı sevenler için iyi olsa gerek, biz bu bölgede kalmasak burada denize girmezdik.

Batıya devam edince gelinen bir diğer sahil bölgesi ise Mastichari. Kalymnos feribotu da buradan kalktığından buradan geçerken plajı da gördük. Bir özelliği yok, Tigaki’den farkı da yok.

Ancak, adanın her yerinde yemek yemiş olmasak da, geçirdiğimiz üç gün içinde en lezzetli ve en doğru fiyatlı bulduğumuz taverna buradaydı. Zamanınız olursa Kali Kardia isimli bu tavernayı tavsiye ederiz.

Adanın batısına doğru devam ettiğinizde havaalanını geçince solda Paradise Beach de denen, yine geniş bir plajlar bölgesine geliyorsunuz.

Bölge diyoruz çünkü yan yana bir çok plaj var. Hepsinin farklı farklı isimleri var. Bizim bir günümüzü geçirdiğimiz plajda bir çok su sporu imkanı vardı. Deniz ise tek kelimeyle muhteşemdi. İnce kumdan oluşuyordu, giriş epey sığ, ileriye gittikçe de üç dört metre civarında bir derinliğe sabitlenen keyifli bir denizdi.

Adanın daha da batısına gittiğinizde ise, Kefalos’a geliyorsunuz. Durmayıp dağları aşarak adanın batıya bakan sahiline indiğinizde, Kavo Paradise denen bir plaja geliyorsunuz. Tamamen açık denize bakan bu bölge oldukça tenha. Yalnızlığı seviyorsanız buraya kadar gelmeye değer.

Plaj derken, enteresan bir plajdan daha bahsederek bitirelim. Empros Thermes denen ve içinde kaplıca olan plaj. Aslında kaplıca suyu denize akıyor ve tam bu noktaya kayalarla bir havuz yapmışlar, dolayısıyla kaplıca suyuna girip sonra denize geçebiliyorsunuz. Sülfür kokusunun yoğun olduğu bölgeye ulaşmak çok kolay değil, suda zaman geçirmek de pek keyifli değil ama her yerde böyle bir yapı görülmüyor, zamanınız kalırsa uğrayabilirsiniz.


Kos’tan Kalymnos’a geçiş

Kos ile Kalymnos’un en yakın olduğu köy olan Mastichari’nin büyükçe limanından Kalymnos’a hem arabalı feribot hem de yaya taşıyan deniz otobüsleri kalkıyor.

Yukarıda gördüğünüz meydanda solda küçük bir kulübede gemi kalkış saatinden bir saat öncesinde açılan bir gişe var. Firmanın adı Anem Ferries ve buradaki linkten güncel kalkış saatlerine ulaşabilirsiniz. Genelde haftanın her günü sabah, öğlen ve akşam seferleri var, bir iki gün ise öğlen seferi yok. Gemi kalabalık olmuyor, saatinden yarım saat önce gitseniz rahatlıkla binersiniz.

En azından bizim gidip geldiğimiz öğlen seferleri çok boştu. Bilet fiyatları tek yön araba için 17 €, kişi başı da 6 € idi. Bileti önceden online almak mümkün değil, zaten bizim Harem-Sirkeci gibi olduğundan bileti olan gemiye biniyor.

Yaklaşık 45 dakika süren yolculuk sırasında yakınlaştıkça Kalymnos’un ne kadar çorak bir ada olduğu dikkatinizi çekiyor.

Tam karşıda görülen iki dağın arasındaki vadinin denizle buluştuğu korunaklı noktada Kalymnos limanı bulunuyor.

Kahverengi yamaçların altındaki beyaz evler pek alışkın olmadığımız bir görüntü. Kos gibi oldukça yeşil bir adadan bu kadar yakında böylesi çorak bir ada beklemiyor insan. Yemyeşil Bodrum yarımadasının da çok yakınında bulunan bu ada, bizi gerçekten çok şaşırttı.


Kalymnos adasında konaklama

Kalymnos oldukça küçük bir ada. Merkez ve Masouri köylerinden ve bir kaç küçük yerleşim yerinden oluşuyor desek yanlış olmaz. Merkezin yerleştiği vadi adanın yukarısına doğru devam ediyor ve batı kıyısında tekrar denize kavuşuyor. Bu vadi sağlı sollu evlerle dolu ve adanın tümü neredeyse bu vadiye yerleşmiş. Kalymnos merkezde konaklama imkanı az olduğundan Masouri’de kalmaktan başka pek seçenek kalmıyor. Biz de Masouri civarında Elena Village adlı tesiste konakladık. Sabah kahvaltısı, havuzu, kocaman odası ve aşağıda gördüğünüz şahane manzarasıyla gerçekten çok memnun kaldık.

Karşıdaki ada Telendos. Adanın batı tarafının hakim manzarası bu küçük adadan teşkil. Teknelerle karşıya geçilebiliyor ancak biz geçmedik. Kalymnos’tan gelirken vadinin sonunda aşağıdaki manzarayı gördüğünüz anda bu küçük adayı seviyorsunuz.

Bu bölgeye adanın en yeşil bölgesi desek yanlış olmaz. Adanın oldukça zengin olduğunu ve doğanın insan gücüyle nasıl değişebileceğinin sağlam bir örneği olduğunu da belirtelim.

Şunu da belirtmeden geçmeyelim, bu adada deniz kenarında kalma şansı pek yok. Çorak olduğu kadar kayalık bir ada ve bizim otelimiz de denizden 30 metre kadar yukarıda, oldukça yaman bir sahilin üstünde bulunuyordu. Otele varana kadar deniz kenarında olduğunu düşündüğümüz için özellikle belirtmekte fayda var. Yine de Kalymnos’ta konaklamak için en merkezi, en ferah, en manzaralı ve en denize girilebilir bölgenin Masouri bölgesi olduğunu tekrar söyleyelim.

Kalymnos – merkez ve adanın plajları

Kalymnos adasının merkezi dar sokaklardan oluşuyor. Vadiyi kaplayan kent yukarıdan şöyle görünüyor.

Önünde limanı var ve bu ada yüzyılarca sünger ticaretinden para kazanmış. Artık süngerin çok bir ekonomik değeri yok ama hala tezgahlarda hediyelik olarak bulmak mümkün.

Deniz kenarında yakın bölge restoranlar, kafeler ve tavernalar ile dolu.

Genel olarak görülecek pek bir şey yok, herkes işinde gücünde. Turist sayısı fena değil ama hayat turiste göre düzenlenmemiş. Kos gibi değil yani, daha yerel bir hayat var.

Ara sokaklar ise labirent gibi. Daracık aralıklardan biraz ilerleyince hemen sokak yükseliyor ve tırmanmaya başlıyorsunuz.

Ancak adanın batı tarafına, yani Masouri’ye geçtiğinizde daha turistik bir bölgeyle karşılaşıyorsunuz. Adanın en ünlü etkinliği ise kaya tırmanışı. Bir çok tırmanış şirketi ve tırmanış aksesuarları satan mağazalar bulunuyor. Ada yollarının kenarında aşağıda gördüğünüz gibi nişan taşları, üzerlerinde de tırmanış rotaları ile ilgili bilgiler bulunuyor.

Özellikle sabah erken saatlerde bu rotalardan yukarıya doğru tırmanışa geçen ekiplerle karşılaşabiliyorsunuz. Aşağıdaki resimde tırmanmaya başlarken görülen kişileri, bir müddet sonra arka planda gördüğünüz oyuklara tırmanırken uzaktan gördük ama o kadar uzaktan insanlar minicik kaldığından fotoğraflayamadık.

Masouri tarafında restoranlar ve diğer mağazalar denizin yukarısından geçen yolun kenarında bulunuyorlar. Plaja inmek için daracık sokaklardan aşağıya inmek gerekiyor.

İlk günümüzü geçirdiğimiz Masouri plajı çakıl taşlı ve girmek için deniz ayakkabısı oldukça faydalı. Aşağıdaki fotoğraftaki geniş kısımdan başlayan plaj ileride oldukça daralıyor.

Her yerde olduğu gibi burada da kafelerde bir şeyler içtiğinizde şezlonga para vermiyorsunuz. Akşam üstü karşıdaki Telendos adası üzerinden batan güneş çok güzel bir manzara sunuyor.

Kalymnos ile ilgili bir diğer notumuz da tavernalarla ilgili. Hem porsiyonları küçük, hem fiyatları pahalı, hem de garip garip yemekler hazırlıyorlar. Diğer adalarda her tavernada rahatlıkla bulabileceğiniz basit sardalya bile bulunmuyor. Ahtapot isteseniz küçük geliyor, kalamar yarım geliyor, değişik artistik tabaklar hazırlamışlar, dolayısıyla doya doya deniz mahsülü yiyemiyorsunuz. Bizim Masouri’de gittiğimiz ve değişik olsa da lezzetinden memnun kaldığımız Kokkinidis tavernasının bir görünüşünü burada paylaşalım, tavsiye edelim ve plajlara devam edelim.

Otelimizin 200 metre kadar ilerisinde bulunan, yürüyerek gidip geldiğimiz Kastelli plajı tam bir doğa harikası. Küçük çakıllardan oluşan plajdan özellikle aşağıdaki gibi dalgalıyken denize girmek biraz ürkütücü olsa da çok keyifli.

Kastelli’den kuzeye doğru ilerlediğinizde Arginonta koyuna geliyorsunuz. iki dağın arasında kalan bu koyda sakin bir deniz umarken hakim rüzgara karşı durduğundan dalga ile karşılaşmak hoş olmuyor.

Bu plajın akşam üstü güneş batışında çok güzel bir manzarası olduğundan biz de bir akşam güneşi burada batırdık. Sol tarafındaki yüksek dağ nedeniyle gölgenin çabuk gelmesini saymazsak burada akşam etmek çok keyifli.

Daha ileriye gittiğinizde Emporios köyüne doğru yol alıyorsunuz. Yol üzerinde güzel manzaralarla karşılaşıyorsunuz.

Emporios köyüne geldiğinizde deniz kenarında sağa doğru bir taverna ve deniz kenarına atılmış şezlonglar bulunuyor. Burası çok küçük bir köy.

Aynı plajın sol tarafında ise ağaçların altında oturup denize girebiliyorsunuz. Bu taraf daha keyifli göründüğünden biz burada denize girdik. Deniz pırıl pırıl görünse de şnorkel ile yüzdüğünüzde o kadar da berrak olmadığını anlıyorsunuz. İlerideki koylarda uzaktan bir balık çiftliği görünüyordu, muhtemelen onun yüzündendir. Özetle, bu kadar yolu gelmeye değmeyecek bir yer.

Emporios’tan dönüşte Arginonta’ya gelmeden sola dönüp adanın doğu sahiline giden yola girdiğinizde kısa sürede döne döne dağın zirvesine varıyorsunuz. Arkanızı dönüp baktığınızda adanın belki de en etkileyici manzarasını görüyorsunuz.

Bu yolun da üzerinde bir çok tırmanış rotası mevcut. Dağın diğer tarafından yine döne döne indiğinizde yolun bittiği yerde Pailonnisou plajına geliyorsunuz. Dalgasız, sakin ve sessiz bir koy. İki taverna var, şezlonglar ücretsiz, telefon çekmiyor, şnorkel için güzel ama su çok berrak değil. Dağlardan dolayı akşam güneş çok erken batıyor.

Adada gittiğimiz son plaj ise Kalymnos merkezden güneye doğru tepenin üstünden atlayarak gidilen Vlichadia plajı. Girişte solda ve sağda iki koy var. Biz soldakinde denize girdik. Sakin bir koy ve solda ileride görülen kayalıklar koy çıkışına kadar şnorkel için çok uygun. Ama yine erken güneş batıyor.

Sağ taraftaki koyda ise güneş daha uzun kalıyor, ama en çok yirmi dakika fark eder. Bu tarafta denize girmedik ama çok farklı olacağını düşünmüyoruz.

Gidemediğimiz bir iki plaj daha kaldı ama onların da bu plajlardan çok farklı olacağını düşünmüyoruz. Sakinliğin hakim olduğu bu adada en iyisi eğitimini alıp tırmanış yapmak sanki.

Dönüş zamanı geldiğinde limanda bekleyen ve yine oldukça boş olan gemimize bindik.

Sonrası Kalymnos’a el sallayarak Kos’a doğru yola çıkış.

Kos’tan Bodrum’a dönüş feribotu için limana geldiğinizde öncelikle deniz kenarındaki kulübelerden biniş kartlarınızı almanız gerekiyor. Sonra pasaport kuyruğuna geçerek çıkış yapıyorsunuz. Pasaport sonrası aracınız olduğunu söyleyerek aracın işlemlerini de tamamlıyorsunuz ve gidip arabanızı getirip gemiye alıyorsunuz. Yani işlemler bizim taraftan daha basit. Bu arada Kos tarafında da Duty Free var, Bodrum tarafında da. Bodrum girişinde kontrol biraz fazla sıkı, o nedenle fazla içki ya da sigara getirmenizi tavsiye etmeyiz.

Gürkan, Ağustos 2017

 

 

Yunanistan ile ilgili diğer yazılarımıza da göz atmak isterseniz buyrunuz ⇒ Yunanistan Yazıları

Thassos (Taşoz) Adası

Samos, Sakız, Midilli derken Thassos’a gitmeden olmaz dedik ve bir cesaretle bayram tatilinde yola düştük. İpsala sınır kapısından çıkarak kendi aracımızla gittik. İyi ki de gitmişiz, çok beğendik. Adada 5 gece geçirdiğimiz bu gezide neler gördüğümüzü anlatalım.

Aradığı konuya daha hızlı gitmek isteyenler aşağıdaki listeden seçim yaparak ilgili konuya atlayabilirler.

Arabayla adaya gidiş

Yurtdışına arabayla çıkmayı daha önce Sakız ve Bulgaristan gezilerimizde detaylı şekilde anlattığımızdan, burada tekrar etmeyeceğiz. İstanbul’dan İpsala sınır kapısına gidiş 3 saat kadar sürüyor. Döneme ve saate göre değişen bir sürede sınırları geçtikten sonra Yunanistan’ın geniş ve boş otoyolunda 2 saat kadar yol almanız gerekiyor.

yunan-otoyol

Otoyolun uzunca bir kısmı ücretsiz ancak Thassos’a varmak için kullanacağınız kesiminde 2.40 € ödemeniz gereken bir gişeden geçiliyor, bu nedenle yanınızda bozuk olmasa da bir miktar euro bulundurmanızda fayda var.

Thassos’a hem Kavala’dan hem de Keramoti’den feribot seferleri var. Kavala hem daha uzakta hem de seferler daha seyrek, bu nedenle Keramoti’den geçmek daha mantıklı. Keramoti’ye varmak için otoyolda Xanthi (İskeçe) çıkışlarını geçtikten 20-30 km kadar sonra tabelalardaki yazıları takip etmeniz yeterli. Otoyoldan çıktıktan sonra da, feribota kadar tabelalarla rahatlıkla geliniyor.

Feribotlar oldukça sık ve kısa arabalar için 16 €, uzun arabalar için 20 €, kişi başı da 3.50 € olan biletler sadece limanda feribota binmeden önce alınabiliyor. Feribotlar oldukça büyük ve güverte altına da araç aldıklarından kapasiteleri oldukça yüksek.

keramoti-feribot

Biz gelir gelmez feribota binsek de, Keramoti limanında zaman geçirmek için birçok imkanın bulunduğunu hissettik.

keramoti-liman

Feribotun adaya varması 45 dakika kadar sürüyor. Gümrük geçişleri ve beklemeleri de dahil ettiğinizde adaya toplam gidiş süresinin toplamda 7-8 saati rahatlıkla bulacağını söylemek isterim. Ancak bu kadar yoldan sonra varacağınız yer emin olun buna değer.

thassos-liman

Thassos, çevresi yaklaşık 90 km olan ve tümünü arabayla rahatça 1.5-2 saatte dönebileceğiniz temiz yollara sahip bir ada. Keramoti’den gelen feribot, adanın kuzeyindeki adaya adını veren Thassos kentine yanaşıyor.

Thassos adasında konaklama

Adanın her tarafında konaklamak mümkün. Ancak görülmesi gereken koylar, yakında bol market olması, civarda birçok tavernanın bulunması gibi kriterler düşünüldüğünde seçenekler azalıyor. Kuzeyde Thassos civarında, doğuda Chrisi Ammoudia (Golden Beach) civarında, ya da güneyde Limenaria civarında kalmak seçenekler arasında. Denize girilecek yerleri de ileride anlatacağımızdan, size en uygun yeri seçmeniz kolay olacaktır. Biz Limenaria civarını tercih ettik ve ilk 3 geceyi geçireceğimiz Thassos’tan 40 km kadar uzakta bulunan Potos’taki otelimiz Studios Panagiota‘ya yaklaşık 50 dakikalık bir sürüşten sonra vardık.

potos-sahil

Potos, küçük ve kalabalık bir limanı olan, bolca kafe, taverna, fırın, market ve mağaza bulunan sevimli bir köy. Samimi ve güleryüzlü halkıyla, bol yiyecek seçeneği ve lezzetli tavernalarıyla bize adanın en güzel yerini seçmiş olduğumuz hissini verdi. Köşedeki mısırcıdan akşamları haşlanmış mısır almak ve hatta yıllar sonra çarpışan arabalarla karşılaşmak bizi evimizde hissettirdi.

potos-carpisan-araba

Son iki gecemizi ise, Limenaria’daki Konstantinos Beach 1 adlı tesiste geçirdik. Bu tesis denize sıfır olduğundan daha keyifliydi ama Limenaria’yı Potos kadar çok sevemedik. Sahile sıralanmış evler ve otellerden oluşan, daha yokuşlu, büyükçe bir kent.

limenaria

Burada da birçok market, taverna, fırın ve mağaza mevcut ama daha sıkışık ve yokuşlu bir kent.

Thassos adasının plajları

Gelelim adanın en sevdiğimiz yanına. Eylül ortasında gittiğimiz halde ılık bir denizle karşılaştığımızdan mı, neredeyse her köşe başında müthiş bir koy olduğundan mı bilmiyoruz ama bu ada deniz konusunda çok bol seçenek sunuyor. Tümüne gidememiş olsak da gittiğimiz sırayla plajları anlatalım.

Notos

Yanı başında adanın beş yıldızlı otellerinden birisi bulunan sakin bir koy. Yolun kenarına arabanızı parkedip denize doğru taşlık bir patikadan yokuş aşağı inmeniz gerekiyor.

notos-1

Bir miktar şezlong bulunuyor, kiralayan amca bir köşede oturuyor ve tesis yok. Pırıl pırıl bir deniz, sahil ve deniz ince kum, balıklar etrafınızda yüzüyor ve şnorkel kullanmasanız bile onları görebiliyorsunuz. Çok derin değil ve ılık. Sağ ve soldaki kayalık kesimlerde bolca balık görebilirsiniz.

notos-2

Hemen belirteyim, biz yine katlanır sandalyelerimiz ve şemsiyemizle gittik, o nedenle boş şezlong bulma derdimiz olmadı. Hazırlıksız iseniz erken gitmenizi tavsiye ederim.

Agia Anna

Notos’un bir kilometre kadar ilerisinde, yine yolun kenarına parkedip bir miktar yürünerek inilen ve çok etkileyici bir koy. Yoldan bakınca ağaçların arkasında bir güzellik olduğu hemen belli oluyor.

agia-anna-1

Bir özel mülkün çitlerinin kenarındaki patikadan aşağıya indiğinizde denizin müthiş rengiyle karşılaşıyorsunuz.

agia-anna-2

Yunanistan’da sahili kapatmak kimsenin hakkı olmadığından, koyu sarmalayan dev bahçenin kenarından yürüyerek koyun kumsalına ulaşabiliyorsunuz. Yine üç beş şezlong var, yine kiralayan bir amca var ve yine tesis yok. Ama muhteşem bir deniz var.

agia-anna-3

Etraftaki çam ağaçlarının altında gölge bulmanız kolay. Plaj ve deniz kum, derin değil, su pırıl pırıl ve kenarlardaki kayalıklar çok renkli. Yüzmesi ve zaman geçirmesi çok keyifli bir yer. Muhtemelen rüzgarlı havalarda bile sakinliğini koruyordur.

Psili Ammos

Her yunan adasında olduğu gibi, kumsalı büyük olan bir Psili Ammos da burada var. Ama iğne atsan yere düşmeyecek, popüler olduğundan arabayı park edeceğiniz yer bulmakta zorlanacağınız, tesisi olan, bol şezlonglu bir plaj.

psili-ammos

Durduk, baktık ve koşarak uzaklaştık. Sadece kum olduğunu ve kalabalık olduğunu hatırlıyoruz.

Astrida (Astris)

Psili Ammos’tan bir kilometre kadar ileride, uzunca bir sahil. Sakin insanların tercih ettiği, çok güzel bir tavernası olan, bol şezlong ve şemsiye olan ama kalabalık olmayan bir plaj.

astris

Sahili kum ama deniz iri taşlı. Deniz ayakkabısı tavsiye edilir. Su biraz serince ve çok keyifli değil ama yine de pırıl pırıl. Tesis olsun diyenlerdenseniz Psili Ammos’a gideceğinize buraya gidin deriz. Tavernadan içecek bir şeyler aldığınızda ya da yemek yediğinizde elbette şezlonga ücret ödemiyorsunuz.

Arsanas

Muhteşem bir koy. Astris’ten 4-5 kilometre kadar doğuda yolun dağın tepesinden geçtiği bir noktada aşağıda görünüyor ve sizi davet ediyor. Ormanın içinden küçük bir tabelayla sağa ayrılıyorsunuz ve önce uzaktan Livadi plajını görüyorsunuz.

livadi

Ama asıl amaç orası değil, biz gidip görmedik bile. Yol sola kıvrılarak hafif tepeye çıkıyor ve bitiyor. Arabanızı bir köşeye bırakarak taşlara çizilmiş okları takip etmeye başlıyorsunuz. Adadaki en yaman plaj inişi burada.

arsanas-1

Bu merdivenlerden indiğinizde, yukarıdan görmüş olduğunuzdan çok daha güzel bir koyla karşılaşıyorsunuz.

arsanas-2

İki şezlong ve bir şemsiyeyi 5 €’ya kiralayıp az yukarıdaki derme çatma tesisten frappenizi alabilirsiniz. Plaj kum, deniz ise taşlık. Ancak yukarıdaki resimde de görüldüğü gibi denizin girişine rahat yürünebilsin diye ince bir patika yapmışlar, dolayısıyla deniz ayakkabısı olmadan rahatlıkla girilebiliyor.

arsanas-3

Deniz hızla derinleşiyor ve birazcık serin. Ancak bir şnorkelci için cennet denebilecek kadar güzel bir yer. Deniz dibinde kocaman kayalar, bol balık, uzun bir görüş mesafesi ile özellikle sol taraftan açık denize kadar gidesiniz gelir. Sağ taraf da güzel ancak Livadi’ye doğru gittikçe biraz bulanıklaşıyor. Denizden çıkmak istemeyeceğiniz muhteşem bir plaj, kesinlikle gitmeye değer.

Marble Beach

Bir efsaneye göre yolu çok kötüymüş, gitmeye de değmezmiş. Sakın inanmayın, muhakkak gidin. Yolu sadece biraz tozlu, arabanıza zarar vermez. Aşağıda bozuk denen yolun neye benzediğini görebilirsiniz.

marble-beach-yol

Bu görüntü Thassos’tan Panagia’ya giderken sola ayrılan yoldan. Makriammos üzerinden de gelen bir yol varmış, onu bilmiyoruz. Siz bizim yoldan gidin, rahat edin. Ana yol üzerinde büyük mermer blokların üzerindeki Marble Beach yazılarını takip ederek gidebilirsiniz. Yolun sonunda varacağınız cennet şöyle bir şey.

marble-beach-1

Evet, kalabalık ve müzik var ama böyle bir güzellik her yerde bulunmaz. Sadece plaj değil, denizin içi de bembeyaz mermer tanelerinden oluşuyor. Çok değişik bir yer. Deniz ılık ve çabuk derinleşiyor, şnorkel için çok uygun değil ama denemek lazım, çok enteresan. Mermer tanelerine basmak ve denizi bembeyaz görmek gerçekten çok garip.

marble-beach-2

Şunu da söylemeden geçmeyelim, burada yiyecek satan bir tesis yok ancak içecek ve şezlong bulabilirsiniz. Gidin, üşenmeyin.

Porto Vathy

Aslında Marble Beach’in yan koyu. Hatta yukarıda bahsettiğimiz yol önce buraya geliyor, sonra Marble Beach’e geçiliyor. Biz bu koyda denize girmedik ama Marble’da bir kez denize girip, gelip burada uzun süreli kalınabilir.

marble-beach-porto-vathy

Burada hem tesis var, hem de daha geniş bir yer. Az çok da denizi mermer taşlı. Diğer yandan, Marble’dan çıkarken de bu koydan geçip dümdüz devam edilen yolu kullanabilirsiniz. Bu yol da yine biraz tozlu ama çok güzel manzaralara sahip.

marble-beach-cikis

Golden Beach

Uzun bir plaj. Biz denize girmedik, sadece Marble Beach çıkışında içinden geçtik. Sahile inip bakındık. Kaldığımız bölgeye çok ters olduğundan zaman geçiremedikse de en azından bir fotoğrafını koyalım dedik.

golden-beach

Sığ görünüyordu. Aslında bu bölge, bizim kaldığımız güney bölgenin alternatifi. Biraz daha ilerideki Paradise Beach ile beraber bu bölge uzun kum plajları ile ünlü. Çok sayıda konaklama tesisi de bulunmakta. Bu tarafla ilgili çok bilgi veremedik çünkü diğer yazılarımızı okuyanlar bilirler, uzun kumsallardansa küçük koyları daha çok severiz.

Plajları burada bitirirken, bir gün de kuzeyde, Thassos’un batısında, ünlü La Scala plajının bir kaç koy yanında denize girdiğimizi belirtelim. Güzeldi, biraz serindi, ama güney kadar şahane değildi. Ne tarafta kalacağınızı planlarken işinize yarayabilir. La Scala’ya gitmedik, sosyal imkanları belli ki çok güzel ancak yorum yapamıyoruz.

Thassos adasının köyleri

Thassos gittiğimiz diğer Yunan adaları gibi değil. Çok fazla dolaşacak köy yok. Potos ve Limenaria’yı konaklama bölümünde biraz anlatmıştım, burada bir de Limenaria’da gün batımını göstereyim, biraz daha hissedersiniz.

limenaria-sunset

Bir de her gelenin gitmesi gerektiği söylenen bir köy var. Aşağıda anlatalım.

Panagia

Zamanınız varsa gidin. Başka Yunan adasının, hatta Gökçeada’nın rum köylerini görmediyseniz gidin. Tipik bir rum köyü neye benzere en yakın köyü görmek için gidin.

panagia-2

Biraz sokaklarında dolaşın, arabanızı park etmenin zor olduğu belki de tek köyü görmüş olun. Ara sokaklardan aşağıdaki Golden Beach manzarasını görmeden dönmeyin.

panagia-1

Ama sakın ünlü denilen ve her giden yemeli denen oğlak çevirme ve kokoreçi yemek için gitmeyin. Kuyrukta masa beklemek ve sonra da arılardan kaçınarak çok da müthiş olmayan bir yemeği yemek zorunda kalırsınız. O kadar ki, garson masanıza tabakları atarcasına bırakır, içkinizi getirmeyi unutur, hatırlattığınızda bahçeden içeriye bağırarak söyler. Açık söylüyorum, şu aşağıdaki görüntü hiç de umulan lezzeti barındırmıyordu.

panagia-3

Thassos adasında ne yenir?

Diğer ada yazılarımızda çok uzun anlatmıştık ancak bu sefer çok kısa geçeceğiz. Çok net. Aşağıda gördüğünüz yenir.

limenaria-ahtapot

Özetle, Thassos merkezinde Mouses çok iyi, Potos’ta Taverna Irene çok iyi, yukarıda dediğim gibi Panagia’da Elena kötü, Limenaria’da Ağkistri muhteşem. Yukarıdaki resim oradan. Limenaria merkezden 400 metre kadar batıda, sahilden yürüyün bulursunuz. Buralara gidebilirsiniz, gördüğünüz bir yerde de yiyebilirsiniz. Biz oğlak haricinde kötü bir şey yemedik.

Son Söz

Öncelikle bu kadar çok yerden bahsetmişken adanın bir haritası üzerinde nerelerden bahsettiğimizi gösterelim.

[geo_mashup_map]
Thassos adası gezdiğimiz diğer Yunan adalarından çok farklı. Öncelikle çok yeşil. Sahil yolunun orman içinden geçmesi büyük bir fark. Neredeyse her adım başında bir başka güzel koyla karşılaşabilirsiniz. Merkezleri bizim tatil merkezlerimize çok benziyor. Türk turist kadar Bulgar, Romen ve Slovak turist var, dolayısıyla pahalı değil. Yeme içme konusunda basit alternatifler de mevcut ve birçok pastane bulunuyor. Biz çok rahat ettik.

Ufak bir eksik ise adada birçok market olsa da büyük market yok. Ancak neredeyse her ihtiyacınızı bu marketlerden karşılayabilirsiniz. Bir de pek ATM cihazı görmedik, yanınızda nakit bulundursanız iyi olur. Kredi kartı ise neredeyse her yerde geçiyor.

Biz bu adayı gerçekten çok sevdik. Eylül ayında bile deniz ılıktı ve çok yeşildi. Gidilecek birçok yeri, mesela Giola’yı ve Archangel manastırını göremedik ama elbet tekrar geliriz.

Adadan dönüşte yine limana gidip ilk feribota bindik. Bayram dönüşü olsa da çok beklemek zorunda kalmadan rahatça karşıya geçtik.

thassos-feribot

Sonrası geldiğimiz gibi otoyoldan dönüş ve İpsala. Ancak burada anlatmasak da, dönüşte yol üzerinde olan Dedeağaç’a uğrayıp son bir ahtapot yemeyi de ihmal etmedik. Siz de deneyebilirsiniz.

Gürkan, Eylül 2016

 

Yunanistan ile ilgili diğer yazılarımıza da göz atmak isterseniz buyrunuz ⇒ Yunanistan Yazıları